Sütannesi Halime Hatun; Peygamberimiz aleyhisselâmı152 beş yaşında iken, 153 annesine teslim etmek üzere Mekke'ye getirdiği sırada. 154 Mekke'nin yukarı tarafında155 kalabalık arasında kaybetti. 156

Halime Hatun, bunu şöyle anlatır:

" Hayvanıma bindim. Sütoğlumu da önüme aldım.

Mekke'ye giriş kapılarından büyük kapıya kadar vardım.

Orada toplanmış bir cemaat bulunuyordu.

İhtiyacımı gidermek ve üstümü başımı düzeltmek için, sütoğlumu orada bırakıp ayrıldım.

Şiddetli bir gürültü işitip döndüğüm zaman, kendisini orada göremedim.

'Ey insanlar cemaatı! Çocuk nerede?' diye sordum.

'Hangi çocuk?' dediler.

'Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib! ' dedim.

'Allah'ın, onu büyütmek sebebiyle yüzümü güldüreceği, ev halkımı zengin kılacağı, açlığımı gidereceği ve onu annesine götürüp teslim ederek emanetimden çıkaracağım, sevincime ve umduğuma kavuşacağım sırada, önümden kaptılar kaçtılar!

Lât ve Uzzaya andolsun ki, onu göremeyecek olursam, kendimi şu dağın tepesinden atacağım, parçalanacağım! ' dedim.

'Biz, birşey görmedik' dediler.

Beni ye'se düşürdükleri zaman, elimi başıma koyup:

'Vah Muhammed'ciğim! Vah oğulcuğum! ' diyerek ağlamaya başladım.

Kadınları ve erkekleri, ağıtımla ağlattım.

Orada bulunan halk da, benimle birlikte feryad ederek ağlaştılar, yanıp yakıldılar. 157 Kaybolma haberinin Abdulmuttalib'e benden önce erişmesinden korktum. Hemen gidip Abdulmuttalib'in yanına vardım. Bana bakınca:

'Başına mutluluk mu, yoksa yaramazlık mı geldi?' diye sordu.

'Belki de, yaramazlığın en büyüğü! ' dedim.

Maksadımı hemen anladı.

'Belki de, oğlum senin yanından kaybolmuştur' dedi.

'Evet! 158 Bu gece, Muhammed'i getirmiştim. Mekke'nin yukarı tarafında bulunduğum sırada, kaybettim. Vallahi, şimdi o nerededir, bilmiyorum. 159 Belki de, Kureyşîler hainlik, düşmanlık edip onu öldürmüşlerdir' dedim.

Abdulmuttalib kızdı ve hemen kılıcını sıyırdı.

Kızdığı zaman, hiç kimse onun kızgınlığını durduramazdı. 160

Bana:

'Ey Halime! Sen otur! ' dedikten sonra, Safa tepeciğine çıktı. 161

'Yâ Âl-i Galib! '* diyerek seslendi. 162

Bütün Kureyşlilertoplanıp geldiler:

'Ey Hâris'in babası! Ne haber var?163 Söyle, sana icabet edelim?' dediler. 164

Abdulmuttalib:

'Oğlum Muhammed kayboldu! ' dedi.

Kureyşliler:

'Sen hayvanına atla! Biz de seninle birlikte hayvanlarımıza atlayalım. 165 Sen bizi harekete geçir! Sen denize dalarsan, biz de seninle birlikte dalarız' dediler. 166

Abdulmuttalib hemen hayvanına bindi.

Öteki Kureyşîler de hayvanlarına bindiler.

Mekke'nin yukarı tarafına vardılar. Oradan da, Mekke'nin aşağısına indiler. Birşey göremeyince, Abdulmuttalib, halkı kendi haline bırakıp Beyt-i Harama geldi. İhrama girip, Kabe'yi yedi kere tavaf etti. 167

'Yâ Rab! Kavmimin hepsi toplandı ise de, Muhammed bulunamadı! ' diyerek Allah'tan yardım diledi. 168

Havadan, bir seslenicinin:

'Ey cemaat! Feryad etmeyiniz! Hiç şüphesiz, Muhammed'in Rabbi vardır. Onu yardımsız bırakmaz ve zayi etmez! ' diyerek seslendiğini işittik.

Abdulmuttalib:

'Ey seslenici! Bize, onun nerede bulunduğunu da haber ver! ' dedi.

'O, Tihame vadisinde, sağdaki ağacın yanındadır' diye haber verdi.

Abdulmuttalib, hemen o tarafa doğru gitti." 169

Yolun bir kısmında Varaka b. Nevfel'e rastladı. Birlikte yollarına devam ettiler. 170

O sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm bir ağacın altında ayakta duruyor, ağacın dallarını çekip yaprağı ile oynuyordu. 171

Abdulmuttalib, ona:

'Ey çocuk! Sen kimsin?' diye sordu.

'Ben, Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib'im' cevabını alınca, Abdulmuttalib:

'Canım sana feda olsun! Ben, senin deden Abdulmuttalib'im' dedi. Onu öptü, kucakladı, bağrına basti.

Hemen, hayvanının önüne bindirip Mekke'ye getirdi. 172

Boynuna bindirip Kabe'yi yedi kere tavaf ve onu her türlü tehlike ve kötülükten koruması için Allah'a dua etti. 173 Sonra da, Peygamberimiz aleyhisselâmı, Hazret-i Âmine'ye gönderdi. 174

Duhâ sûresinin:

" Seni (çocukluğunda) kaybolmuş bulup da yolunu doğrultmadı mı?" mealli 7. âyetinin bu hadiseye işaret ettiği rivayet edilir. 175

---------------------------------------

152. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. d, s. 176, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 112, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 94.

153. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 112, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 94, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 1 , s. 29, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 179, İbn Esir, Kâmil, c. 1, s. 462.

154. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1 , s. 176, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 112, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 95.

155. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 95, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 154.

156. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 176, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 112.

157. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 142-143, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 115-116, İbn Asâkir, Târih, c. 1, s. 377-378.

158. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 144.

159. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 176, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 154.

160. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 144.

161. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 227.

* Cahiliye devrinde davet parolası böyle idi. (Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 116).

162. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 116, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 227.

163. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 144, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 227.

164. Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 227.

165. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 144, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. s. 116. İbn Asâkir, Târih, c. 1 , s. 378-379, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 227.

166. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 144, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 166,

167. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 144, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 116, İbn Asâkir, Târîh, c. 1, s. 379, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 228.

168. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 144, İbn Asâkir Târih, c. 1, s. 379.

169. Beyhakî, Delâil, c. 1, s. 144, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 116, Kurtubî, Tefsîr, c. 20, s. 98, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 228, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 154, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 149.

170. Beyhakî, Delâil, c. 1, s. 144, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 228, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 149.

171. Beyhakî, Delâil, c. 1, s. 144, Ebu’l-Ferec, el-Vefâ, c. 1, s. 116, Kurtubî, Tefsîr, c. 20, s. 98.

172. Beyhakî, Delâil, c. 1, s. 144, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 154.

173. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 176, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 95, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 277.

174. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 176, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 277.

175. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 95, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 264-265. Kurtubî, Tefsîr, c. 20, s. 97-98, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 277.