Kureyş ticaret kervanları daha önceki yıllarda defalarca gelip uğradıkları halde Rahip Bahîra onlarla hiç konuşmaz, ilgilenmezken, bu yıl, manastırının yakınında konakladıkları zaman, onlar için birçok yemekler yaptırmıştı.
Bu da, kendisinin manastırında oturduğu yerden, Peygamberimiz aleyhisselâma ait bazı şeyler görmüş olmasından ileri gelmişti.
Rivayete göre; Bahîra manastırda bulunduğu sırada, kafile ilerlerken bir bulutun kervandakiler arasında Peygamberimiz aleyhisselâmı gölgelediğini, sonra gelip manastırının yakınında bir ağacın gölgesine indikleri zaman bulutun ağacı gölgelediğini, ağacın dallarının da Peygamberimiz aleyhisselâmin üzerine doğru eğildiğini ve onu gölgesinin altına aldığını görmüştü.
Bahîra bütün bunları görünce manastırından indi, ve:
" Ey Kureyş cemaatı! Ben sizin için, yemek yaptım.
Sizin küçük büyük, köle hür. , olanlarınızın yemekte hazır bulunmanızı arzu ediyorum! " diye haber gönderdi.
Yemek için geldikleri zaman, Kureyşîlerden birisi:
" Vallahi, ey Bahîra! Senin bugün şaşılacak bir halin var! Biz sana çok kere uğrardık da, bize böyle birşey yapmazdın. Bugün, sendeki bu hal nedir?" dedi.
Rahip Bahîra:
" Doğru söyledin! Siz konuksunuz, ağırlanmaya layıksınız. Ben de sizi ağırlamayı arzu ettim ve hepiniz yiyesiniz diye yemek yaptım! " dedi.
Hepsi gelip sofra başında toplanmış, yalnızca Peygamberimiz aleyhisselâm, çocuk ve yaşça onların hepsinden küçük olduğu için, ağacın altındaki yüklerin yanında bekçi olarak geride kalmıştı.
Bahîra, gelenlere birer birer bakıp bildiği ve kitabda bulduğu sıfatları hiçbirinde göremediği için:
" Ey Kureyş cemaatı! Sizden, bu yemekte hazır bulunmayan, geride kalan bir kimse var mı?" diye sordu.
Kureyşîler
" Ey Bahîra! Senin yemeğine gelmesi gerekenlerden, bir çocuktan başka, kimse geride kalmadı! O çocuk da aramızda yaşça cemaatın en küçüğü olup, ağırlıkların yanında geride kaldı" dediler.
Bahîra:
" Yapmayınız! Onu da çağırınız! Bu yemekte, sizinle birlikte, o da bulunsun! " dedi.
Ticaret kafilesinde Kureyşîlerden bir zât
" Lât ve Uzzâ'ya andolsun ki; aramızdan, Abdullah b. Abdulmuttalib'in oğlunun bu yemekten geride kalışı, bizim için, kınanacak bir tutumdur! " dedikten sonra, kalktı. Ona doğru vardı. Kolundan tutup getirdi ve sofradakilerin yanına oturttu.