İraş b. Amr diye anılan412 bir adam devesine binip Mekke'ye gelmiş, Ebu Cehil de ondan devesini satın almıştı.

Fakat, ona devesinin bedelini ödemeyi geciktirmiş, uzatmış durmuştu.

Adamcağız, Kureyşîlerin toplandıkları yere vardığı sırada, Peygamberimiz aleyhisselâm, Mescid-i Haram'ın bir köşesinde oturuyordu.

İraş b. Amr:

" Ey Kureyş cemaatı! Ben garib, yolcu bir adamım!

Ebu'l-Hakem Amr b. Hişam'daki hakkımı almak için, bana kim yardım eder?" diye sordu.

Orada oturanlar, Ebu Cehil'in Peygamberimiz aleyhisselâma olan düşmanlığını bile bile, alay için, Peygamberimiz aleyhisselâmı göstererek:

" Şu oturan adamı görüyor musun?

Sen ona git! O, senin ondaki hakkını almakta sana yardım eder! " dediler.

Adamcağız, varıp Peygamberimiz aleyhisselâmın başucuna dikildi:

" Ey Allah'ın kulu! Ebu'l-Hakem Amr b. Hişam, bana hakkımı ödememekte baskın çıktı.

Ben garib ve yolcu bir adamım!

Şu cemaattan, ondaki hakkımı almakta bana yardım edecek bir adam sormuştum.

Onlarda, bana seni gösterdiler.

Sen ondan benim hakkımı alıver! Allah sena rahmet eylesin! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, hemen kalkıp, onunla birlikte Ebu Cehil'e gitti.

Kureyş cemaatı Peygamberimiz aleyhisselâmın kalkıp adamla birlikte gittiğini görünce, yanlarındaki adamlardan birine:

" Onu takip et; bak, gör ne yapacak?! " dediler.

Peygamberimiz aleyhisselâm Ebu Cehil'in evine kadar gitti, kapısını çaldı. Ebu Cehil, içeriden:

" Kim o?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselâm:

" Ben Muhammed'im! Hemen yanıma çık! " buyurdu.

Ebu Cehil Peygamberimiz aleyhisselâmın yanına çıktı. Kendisinin yüzü sararmış, benzi değişmişti.

Peygamberimiz aleyhisselâm, ona:

" Ver şu adamın hakkını! " buyurdu.

Ebu Cehil:

" Olur! " dedi. Hemen içeri girdi. Hiç güçlük çıkarmadan, adamcağızın hakkını getirip kendisine verdi.

Peygamberimiz aleyhisselâm, İraş'a:

" Git artık işinin başına! " buyurdu. Kendisi de oradan ayrıldı.

Kureyş cemaatının gönderdikleri adam yanlarına gelince, ona:

" Ne gördün?" diye sordular.

Adam:

" Şaşılacak şeylerden şaşılacak şey gördüm!

Vallahi, o Ebu'l-Hakem'in kapısını çalar çalmaz, Ebu'l-Hakem hemen onun yanına çıktı ve benzi sarardı. Ebu'l-Hakem'e:

'Ver şu adamın hakkını! ' dedi. Ebu'l-Hakem de:

'Olur! ' dedi. Hemen içeri girdi. Hiç güçlük çıkarmadan, adamın hakkını getirip ödedi" dedi.

İraş da, Kureyşîlerin meclislerine gelip:

" Allah o zât hayırla mükâfatlandırsın!

Vallahi, o benim hakkımı Ebu'l-Hakem'den alıverdi! " dedi. 413

Çok geçmeden, oraya Ebu Cehil de geldi.

Mecliste bulunanlar, ona:

" Ne oldu sana? Vallahi, biz, şimdiye kadar, senin yaptığın şeyin bir benzeri daha görmedik! " dediler. Ebu Cehil:

" Vallahi, o kapımı çalar çalmaz, onun sesini duyar duymaz, içime bir korku doldu!

Kendisinin yanına çıktığım zaman, başının üzerinde, develerden öyle bir puğur gördüm ki, şimdiye kadar ben onun gibi büyük başlısını, boyunlusunu ve dişlisini hiç görmemişimdir!

Vallahi, adamın hakkını ödemekten kaçınsaydım, muhakkak o puğur beni yiyiverir, yutuverirdi! 414 Hemen adamın hakkını verdim! " dedi.

Orada bulunan cemaat:

" Bu da onun sihirlerinden biridir! " dediler. 415

-------------------------------------

412. İbn Hazm, Cemhere, c. 2, s. 387, Süheylî, Ravdu’l-ünüf, c. 3, s. 387.

413. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 29-30, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 128-129, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1 , s. 210-212, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 193-194, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 45, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 506-507.

414. İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 30, Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 212, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 193-194, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 112, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 45.

415. Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 129.