Baş münafık Abdullah b. Übeyy b. Selûl ve onunla birlikte olan münafıklar hakkında Münâfikûn sûresi indi. 103 İnen sûrede onların tutum ve davranışları şöyle açıklandı:
" Münafıklar, sana geldikleri zaman: 'Şehadet ederiz ki; sen muhakkak Allah'ın peygamberisin! 'dediler.
Allah da bilir ki; sen elbette O'nun peygamberisin.
Fakat, Allah, o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduğunu da bilir.
Onlar, yeminlerini bir kalkan edindiler de, Allah'ın yolundan saptılar.
Hakikaten, onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür!
Bu da, onların zahiren mü'min, kalben kâfir olmaları yüzündendir.
Onların kalblerinin üstüne küfür mührü basıldığından, imanın hakikatini anlayamazlar.
Onları gördüğün zaman, belki gösterişleri, kalıp ve kılıkları hoşuna gider. Söz söylemeye başlarlarsa, sözlerini dinlersin.
Halbuki, onlar giydirilmiş kocaman kütükler gibidirler.
Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar.
Asıl düşman onlardır.
O halde, sen onlardan sakın.
Allah gebertsin onları! Onlar nasıl da haktan döndürülüyorlar?!
Onlara: 'Geliniz! Allah'ın Peygamberi sizin için istiğfar ediversin (affedilmenizi Allah'tan dilesin)! ' denildiği zaman, başlarını çevirdiler. Gördün ki, onlar, özür dilemeyi bile kibirlerine yediremeyerek hâlâ yüz döndürüyorlar!
Sen onlar için ha istiğfar etmişsin, ha etmemişsin, birdir!
Allah onları kat'iyyen yarlıgamaz!
Şüphe yok ki, Allah kâfirler güruhunu doğru yola iletmez!
Onlar öyle kimselerdir ki, Allah'ın Peygamberinin yanında bulunan kimseleri beslemeyiniz de, dağılıp gitsinler! ' diyorlardı.
Halbuki, göklerin ve yerin bütün hazineleri Allah'ındır! Fakat, o münafıklar anlamazlar!
Onlar:
'Eğer Medine'ye dönersek, andolsun ki, en şerefli ve güçlü olan, en hakîr ve zayıf olanı oradan muhakkak çıkaracaktır! ' diyorlardı.
Halbuki, şeref ve güç Allah'ındır, Allah'ın Peygamberinin ve mü'minlerindir.
Fakat, münafıklar bunu bilmezler." 104
Bu âyetler nazil olduğu zaman, baş münafık Abdullah b. Übeyy'e:
" Ebu Hubab! Senin hakkında pek şiddetli âyetler nazil oldu!
Resûlullah aleyhisselama git de, senin için Allah'tan mağfiret dilesin! " denilmişti.
Fakat, o, başını çevirip:
" Benim ona iman etmemi emrettiniz, iman ettim!
Malımın zekatını vermemi emrettiniz, verdim!
Muhammed'e secde etmemden başka birşey kalmadı! " dedi. 105
Abdullah b. Übeyy bir hadise çıkardıkça, herkesten önce, onu kendi kavmi ayıplamakta, kınamakta idiler.
Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam, Hazret-i Ömer'e:
" Ey Ömer! İş nasıl oldu, nereye vardı, gördün ya?
Vallahi, sen bana 'Onu öldür! ' dediğin zaman eğer onu öldürseydim, onun için yer yerinden oynardı!
Fakat, bugün öldürülmesini emretsem, o muhakkak öldürülür! " buyurdu.
Hazret-i Ömer, kendi kendine:
" Vallahi, şimdi bildim, anladım ki; Resûlullah aleyhisselamın işinde, benim işimden daha büyük bereket ve hayır vardır! " demiştir. 106
-------------------------------------
103. İbn İshak. İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 305.
104. Münâfikûn sûresi: 1-8.
105. Taberî, Tefsir, c. 28, s. 110.
106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 305.