Seferin Tarihi, Mevkii ve Sebebi

Kedid seferi, Hicretin 8. yılında Safer ayında idi. 94

Kedid; Mekke ile Medine arasında, bir suyu bulunan sert topraklı bir vadidir. 95

Mekke'ye, Medine'den daha yakındır. Mekke'ye 42 mildir, Usfan'la Emec arasındadır. 96

Hicretin 5. yılında, Peygamberimiz aleyhisselamı ve İslâmiyeti ortadan kaldırmak maksadıyla toplanıp Medine'yi kuşatan Arap kabileleri arasında Sakîf ve sair kabilelerle birlikte Kinane kabilelerinden de birçok aile toplulukları bulunuyordu. 97

o Abdi Menaf b. Kinane oğulları: Leys, Dil, Damrâ, Urebe kollarına;

o Leys b. Bekr b. Abdi Menat kabilesi: Âmir, Cunda', Sa'd kollarına;

o Âmir b. Leys kabilesi de: Ka'b, Şicc, Kays, Utvâre kollarına ayrılır.

İşte, Benî Mülevvah b. Ya'merler de; Benî Ka'b b. Âmir b. Leys b. Bekr b. Abdi Menaf b. Kinanelerdendi. 98

Demek ki, Benî Mülevvahlar Benî Leyslere. 99 Benî Leysler de Bekr b. Abdi Menat b. Kinanelere mensuptu. 100

Peygamberimiz aleyhisselam, Hudeybiye'de kendisini sair Arap kabileleriyle başbaşa bırakmaları için Kureyş müşriklerine teklifte bulunmuş; 101 on yıllık bir mütareke yapmıştı. 102

Hudeybiye musalahası sırasında, Kureyş müşrikleri temsilcileri:

" Bizim bu yoldaki taahhüt ve şartlarımız, bize katılacak olanlar için de aynen cari ve muteberdir! " 103 dedikleri zaman, Kinanelerden Bekr oğulları:

" Biz Kureyşîlerin akdine ve ahdine girdik! 104 Biz Kureyşîlerin yanındayız! " 105 diyerek Kureyşîlere sığınmışlar, emniyetlerini sağlamışlardı.

Kinanelerden Benî Leyslere mensup Mülevvah oğulları ise, muahede dışında kalmışlardı.

Peygamberimiz aleyhisselam, büyük küçük, Arap olan olmayan İslâm düşmanlarını, önem derecelerine göre, te'dib hareketlerine başlamış bulunuyor; Benî Mülevvahlara da bir darbe indirip, İslâmiyete karşı direnişlerini kırmak gerekiyordu.

Cündüb b. Mekîs el-Cühenî der ki:

" Resûlullah aleyhisselam, Benî Kelb b. Avflardan biri olan Galib b. Abdullah el-Leysîyi, bir askerî birliğin başında Benî Mülevvahlara gönderdi.

Ben de, gidenlerin içinde idim.

Resûlullah aleyhisselam, Kedid'de oturan ve Benî Leyslerden olan Benî Mülevvahlar üzerine her taraftan ve birden baskın yapmasını ona emir buyurdu." 106

Benî Mülevvahlar üzerine gönderilen birliğin mevcudu 19 kişi kadardı. 107

Cündüb b. Mekîs, anlatmaya devam ederek der ki:

" Yola çıktık.

Kudeyd'de bulunduğumuz sırada Haris b. Malik b. Bersâ el-Leysî'ye rastladık, kendisini yakaladık.

'Ben Müslüman olmak istiyorum ve Resûlullah aleyhisselama gitmekten başka bir maksatla da yola çıkmadım! ' dedi.

Ona:

'Eğer sen gerçekten Müslüman isen, bir gece bir gündüz iple bağlanmak sana zarar vermez.

Eğer bundan başka türlü isen, senden emniyette kalmış bulunuruz! ' dedik.

Kendisini bir iple sıkıca bağladık. Sonra, arkadaşlarımızdan birisini (Süveyd b. Sahr'ı) onu beklemek üzere arkamızda bıraktık ve kendisine:

'Eğer sana düşmanlığa ve galebe çalmaya kalkarsa, başını kes! ' dedik. 108

'Dönülüp sana uğrayıncaya kadarda, burada onunla birlikte otur! ' diye emir verdik. 109

Sonra, yolumuza devam edip, güneş battığı sırada Kedid'e vardık. Vadinin bir köşesine sindik.

Arkadaşlarım beni gözcü (casus) olarak Benî Mülevvahlara gönderdi.

Gittim, su başlarında oturan cemaatin üzerine çıkaran tepeciğe kadar ilerledim.

Orada, bir müddet etrafa göz gezdirdim. Tepeciğin en yüksek noktasına kadar yükseldim. Tepe üzerinde yüzükoyun yatıp su başlarındaki cemaati gözetlemeye başladım ki, vallahi, Benî Mülevvahlardan bir adam, gölgeliğinden çıkıp, karısına:

'Ben şu tepeciğin üzerinde bir karaltı görüyorum ki, bu günümün başında, ben bunu hiç görmemiştim.

Bir de sen bak ona! Gözlerinle araştır bakalım, birşeyler görebilir misin?

Orada köpekler bazı şeyler tutup çekiştiriyor olmasın?' dedi.

Kadın baktı ve:

'Hayır! Vallahi, ben gözlerimle birşey göremiyorum! ' deyince, adam:

'Bana yayımı, iki okla getir, ver! ' dedi.

Kadın yayı iki okla birlikte ona götürüp verdi.

Adam bir ok attı. Vallahi, hiç şaşmadan, böğrüme saplandı.

Oku böğrümden yavaşça çıkarıp yere bıraktım. Yerimden hiç kımıldamadım.

Adam ikinci oku attı. Ok omuzumun başına saplandı!

Onu da yavaşça çıkarıp yere bıraktım. Yine, yerimden hiç kımıldamadım. 110

Adam:

'Eğer canlı, kımıldar bir hayvanin veya yabancı bir kavmin gözcüsü (casusu) olsaydı. 112 muhakkak kımıldardı.

Oklarım onu karıştırdı, altüst etti.

Sen, başarabilirsen, sabaha çıkınca, oklarımı orada bul, al, bana getir!

Köpeklerin etini çiğnemek bana gerekmez! ' dedi, sonra çadırına girdi. 113

Benî Mülevvahların deve ve davar gibi yaylım hayvanları, yaylımdan döndüler.

Benî Mülevvahlar, sütlü davarları sağdılar, develeri suvarıp su başına ıhdırdılar. 114

Onları bir müddet kendi hallerine bıraktık. 115 Sükûnete erince, uykuya daldılar. 116

Seher vakti girmişti. 117

Süvarilerimizi dağıtıp hertaraftan onlara birden baskın yaptık. 118

Benî Mülevvahlardan, çarpışanları öldürdük. 119

Develeri, 120 davarları 121 iğtinam ederek sürdük, 122 acele, geri döndük. 123

Medine'ye doğru inip gidiyorduk. 124

Benî Mülevvahların 'İmdad! ' diye bağıncısı onlara doğru koşarak gitti.

Benî Mülevvahlardan büyük bir topluluk, bize doğru gelmeye başladı.

Haris b. Bersâ el-Leysî'ye ve arkadaşlarına uğrayıp onu ve arkadaşlarımızı yanımıza aldık.

Benî Mülevvahlar bize yetiştiler, 125 çok yaklaştılar. 126

Onlarla aramızda, ancak Kudeyd vadisi vardı. 127

Bize doğru baktılar ve yöneldiler.

Yüce Allah, Kudeyd vadisinde Müslümanların imdadına yetişti. 128 Vadiye, hiç görmediğimiz, bulutsuz, yağmursuz bir sel gönderdi. 129

Vallahi, o gün, selden önce ne bir bulut, ne de yağmur gördük!

Vadinin iki yanı, sel suyu ile doldu! 130

Sel onlarla bizim aramıza gerildi, engel oldu. 131

Hiçbirinin seli geçip yanımıza gelmeye gücü yetmedi. 132

Benî Mülevvahların sadece durup bize bakıştıklarını gördüm. 133

O sırada, biz Kudeyd vadisinin üzerindeki Müşellel tepesine sığınmıştık. 134

Benî Mülevvahlardan hiçbiri seli geçip bizi takip etmeye imkân bulamadı. Onları geride bırakıp135 Medine'ye geldik." 136

-------------------------------------

94. Vâkıdî, Megâzî, c. 1, s. 6, c. 2, s. 750, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 124, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 379.

95. Firuzâbâdi, Kâmûsu'l-muhit, c. 1 , s. 344, 345, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 186.

96. Yâkût, Mu'cemu'l-büldân, c. 4, s. 442.

97. Belâzurî, c. 1, s. 343.

98. İbn Hazm, Cemhere, s. 180.

99. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 750, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 124.

100. Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 412.

101. Vâkıdî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, Musannef, c. 5, s. 333, Buhârî, Sahih, c. 3, s. 179, Taberî, Târîh, c. 3, s. 74.

102. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 593, Abdurrezzak, c. 5, s. 333, Buhârî, c. 3, s. 179, Taberî, c. 3, s. 74.

103. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

104. İbn İshak, İbn Hişam, c. 3, s. 332, Vâkıdî, c. 2, s. 612, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 350.

105. Ebu Yusuf, Kitâbu'l-haraç, s. 210.

106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 257, 258 Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 750, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 124, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 467, 468, Taberî, Târîh, c. 3, s: . 101.

107. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 125, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 230.

108. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Vâkıdî, c. 2, s. 750, 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 14, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Taberî, c. 3, s. 102, Zehebî, Megâzî, s. 375.

109. Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 229.

110. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre. c. 4, s. 258, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 124, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 468, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 229, Zehebî, Megâzî s. 376.

111. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 751, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 468.

112. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, İbn Sa'd, c. 2, s. 124, Taberî, c. 3, s. 102.

113. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 124-125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Zehebî, Megâzî, s. 376.

114. Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Zehebî, s. 376.

115. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, İbn Esîr, c. 2, s. 229.

116. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

117. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

118. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 258, 259, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed, c. 3, s. 468.

119. Vâkıdî, c. 2, s. 751, Taberî, c. 3, s. 102, İbn Kayyım , Zâdu'l-mead, c. 2, s. 165.

120. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

121. Vâkıdî, c. 2, s. 751, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 196.

122. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 751, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

123. Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Taberî, c. 3, s. 102, İbn Esîr, c. 2, s. 229, İbn Kayyım, c. 2, s. 165.

124. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 751.

125. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468.

126. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259.

127. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 259, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 468, Taberî, Târîh, c. 3, s. 102, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 229, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 165, Zehebî, Megâzî, s. 376.

128. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 125.

129. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Zehebî, Megâzî, s. 376.

130. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 125.

131. Ahmed b. Hanbel Müsned, c. 3, s. 468.

132. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Zehebî, Megâzî, s. 376.

133. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 259, Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Zehebî, s. 376.

134. Vâkıdî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, c. 2, s. 125, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 468, Zehebî, s. 376.

135. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 259, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 125, Zehebî, Megâzî, s. 376.

136. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 752, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 230.