Huneyn Gazasının Tarihi, Mevkii ve Sebebi (Hicrî 8. yıl, Şevval)
Gaza, Hicretin 8. yılında, Şevval ayında vuku bulmuş, 1 Şevval ayından altı gece geçince, 2 5 Şevval'de, Cumartesi günü Huneyn'e doğru hareket edilmiştir. 3
Huneyn; Mekke'ye iki geceliktir. 4
Huneyn'in, Arafat tarafından Mekke'ye uzaklığı, on milden fazladır. 5
Huneyn; Mekke ile Taif arasında, 6 Tihâme bölgesinde, birçok inişli çıkışlı dar geçitleri ve sapa yolları bulunan geniş bir vadidir. 7 Tihâme vadilerindendir. 8 Zülmecaz panayırının kurulduğu yerin yanındadır. 9
Zülmecaz; Kebkeb nahiyesindeki Arefeye bir fersahtır. 10
Vaktiyle buraya Amali kal ardan Huneyn b. Kaniye b. Mehlâil adında birisi gelip konakladığı için, Huneyn ismi verilmiştir. 11
Hevâzin ve Sakîf kabileleri, Peygamberimiz aleyhisselamın Medine'den yola çıktığını işittikleri zaman, kendilerinin üzerine yürüyeceğini sanarak, savaşmak için derlenip toparlanmışlardı. 12
Hatta, harekât durumunu öğrenmek için, casuslarını yola çıkarmışlardı. 13
Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'yi fethedince, Hevâzinlerle Sakîflerin ileri gelenleri birbirlerinin yanına gidip gelmeye başladılar14 ve:
" Onun bizimle çarpışmaya gelmesine bir mani kalmamıştır.
Yerinde görüş, onun bizimle çarpışmaya gelmesinden önce, bizim onunla çarpışmaya gitmemizdir! 15
" Vallahi, Muhammed iyi çarpışan bir kavme rastlamadı.
İşinizi sıkı tutunuz da, o sizin üzerinize yürümeden önce, siz onun üzerine yürüyünüz! " dediler.
Sakîfler:
" Biz onun üzerine yürümek istiyor, onun bizim üzerimize yürümesini istemiyoruz.
Bununla birlikte, o bizim üzerimize yürüyecek olursa, karşısında sapasağlam bir kale bulacak ve bizim onun dibinde bol yiyecekler içinde kendisini yeninceye veya dönüp gitmek zorunda bırakıncaya kadar çarpıştığımızı görecektir!
Fakat, biz böyle olmasını istemiyoruz.
Sizinle birlikte gideceğiz, el ve iş birliği yapacağız! " dediler.
Kinane b. Abdi Yalil:
" Ey Sakîf cemaati! Siz kalenizden çıkıp bir adamın üzerine yürüyorsunuz, ama bunun lehinize mi, yoksa aleyhinize mi olacağını bilmiyorsunuz!
Bari kalenize uğrayın da, onun yıkılmış, yıkılmaya yüz tutmuş yerlerini onarın!
Bilemezsiniz, belki ona sığınmaya muhtaç olursunuz! " dedi.
Bunun üzerine, Sakîfler, geride bir adam bırakarak kaleyi onarmasını ona emrettiler. 16
Ashabdan Ebu Berzetü'l-Eslemî'nin bildirdiğine göre; insanların veya kabilelerin Peygamberimiz aleyhisselama en kinlisi ve hınçlısı Sakîflerle Benî Hanîfelerdi. 17
Ebu Süfyan b. Harb'le Hakîm b. Hizam'ın bildirdiklerine göre; Hevâzinler de, Peygamberimiz aleyhisselamın en azılı, en amansız düşmanı idiler. 18
Malik b. Avf en-Nasrî, Hevâzinleri topladı. 19
Kendisi o zaman otuz yaşında olup, Hevâzinlerin lideri ve kumandanı idi. 20
Malik b. Avf, elbisesini uzun yaptırır, yürürken salıp yerde sürür ve bunu kibir ve gururundan dolayı yapardı. 21
Hevâzinlerle birlikte Sakîfler, bütün Nasr ve Cüşem kabilelerini topladılar.
Ancak, Hevâzinlerden Ka'b ve Kilab kabileleri harekâta katılmadılar. 22
Hevâzinlere:
" Benî Kilabları neden geride bıraktınız?" diye sorulduğu zaman:
" Onlar, vallahi, yakında bulunuyorlar. Fakat, İbn Ebil-Berâ' bu harekâta katılmaktan onları alıkoydu! " dediler.
Benî Hilallerden harekâta katılanlar, yüz kişiyi bulmuyordu. 23
Benî Cüşemlerin arasında Düreyd b. Sımme vardı ki, kendisi çok yaşlı ve tecrübeli idi. Fakat, kendisinde güç kuvvet, iş kalmamıştı. Ancak, görüşünden ve savaş hakkındaki bilgisinden yararlanılmak için taşınıyordu. 24
Düreyd, o zaman, 12025 veya 160 yaşında idi. Kendisinin gözleri de görmüyordu. 26 Düreyd, cesareti ve zekâsıyla tanınmıştı. Benî Cüşemlerin eşrafındandı. Onların lideri ve kumandanı idi. 27
Sakîflerin, o zaman, iki lider ve kumandanı vardı. Birisi, müttefiklerden Karib b. Esved b. Mes'ud b. Muttalib; diğeri Benî Maliklerden Zülhımar Sübeyy b. Haris b. Malk idi.
Bütün askerî birliklerin Malik b. Avf en-Nasrî'nin kumandası altına verilerek Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine yürünmesi kararlaştırılmış ve yürüyüşe geçilmişti.
Hevâzinler, bütün mallarını, kadın ve çocuklarını da yanlarına alarak Evtas mevkiine gelip konmuşlar, 28 her taraftan kabileler akın akın yardıma gelmeye29 ve Evtas'ta toplanmaya başlamışlar, 30 ordugâhlarını da Evtasta kurmuşlardı. 31
Evtas; Hevâzinlerin yurdunda bir vadidir. 32
Hevâzin ve Sakîfler 14. 000 kişi idiler.
Bunlara diğer Arap kabilelerinden gelip katılanlar da pek çoktu. 33
Deve üzerinde, üstü açık bir hevdec içinde taşınan Düreyd b. Sımme, Evtas'a getirilince, yere indirildi. 34
Düreyd b. Sımme, yere indirilince, elini yere sürdü ve:
" Burası, sizin hangi vadinizdir?" diye sordu.
" Evtas vadisidir! " dediler.
Düreyd b. Sımme:
" Ne güzel at meydanıdır!
Ne büsbütün berk ve taşlı, ne de pek yumuşak topraklıdır! " dedi ve:
" Ben burada niçin deve böğürmeleri, eşek anırmaları, çocuk ağlamaları, davar melemeleri işitip duruyorum?! " diye sordu.
Malik b. Avf:
" Savaş erleriyle birlikte, bütün mallarını, kadın ve çocuklarını da götürüyorum! " dedi.
Düreyd:
" Sen bunu ne için yaptın?" diye sordu.
Malik:
" Ben her savaş erinin ev halkını ve malını arkasına koydum ki, onlar için çarpışan, kaçıp gitmesin diye" dedi.
Düreyd, Malik'in bu tedbirine el çırptı, sonra da:
" Vallahi, sen ancak bir davar çobanısın!
Bozguna uğrayanı hangi şey geri çevirebilir?!
Sen, yenersen, ancak adamın kılıcından ve mızrağından yararlanırsın!
Sen, yenilirsen, ev halkını kendi elinle esir ve malını da iğtinam ettirmiş, onlar yanında rezil ve rüsvay olmuş olursun! " dedi. 35
Bundan sonra, Düreyd:
" Ka'blar ve Kilablar ne yaptılar?" diye sordu.
" Onlardan, harekâta katılan kimse yok! " dediler.
Düreyd:
" Ciddiyet ve anlayış kayboldu.
Eğer bugün bir yükselme ve şeref günü olsaydı, ne Ka'blar, ne de Kilablar bugünde bulunmamazlık etmezlerdi. 36
Ben sizin de Ka'b ve Kilabların yaptıklarını yapmanızı ne kadar arzu ederdim! " dedi.
" Sizlerden, onları kim gidip gördü?" diye sordu.
" Amr b. Âmir ve Avf b. Âmir! " dediler.
Düreyd:
" Bunlar, Benî Âmirlerin iki gencidir ve savaşta çok zayıf olanlarıdır. Bunlardan ne yarar gelir, ne de zarar! 37
Yazıklar olsun sana38 ey Malik! Sen hiç de Hevâzin halkını koruyacak birşey yapmamışsın!
Sen kadınları ve çocukları, malları. yurtlarının en emin yerlerine, kavimlerinin yanlarına kaldır, şeref ve itibari arını yükselt!
Bundan sonra, atların sırtlarında Müslümanlarla karşılaş!
Savaş senin lehinde olursa, arkandakiler gelip sana kavuşurlar.
Savaş senin aleyhinde olursa, hiç değilse ev halkını ve malını kurtarmış olursun! " dedi. 39
Malik b. Avf, Düreyd'in sözlerine kızdı. 40
" Vallahi, ben senin bu dediğini yapmam! 41 Yaptığım işi de değiştirmem! 42 Sen artık çok kocamışsın: Senin aklın da kocamış43 gitmiştir. 44 Senin bilgin de kocamıştır! 45 Senden sonra yetişen genç, savaşta senden daha ileri görüşlüdür! " dedi.
Düreyd:
" Ey Hevâzin cemaati! Vallahi, bunun görüşü sizin için yararlı bir görüş değildir!
Bu, sizin ayıplarınızı, sakınılacak yerlerinizi ortaya dökecek, sizi rezil ve rüsvay edecek, düşmanınızın sizi yenmesine fırsat verecek, sizi bırakarak Sakîflerin kalesine sığınacaktır.
Siz onu terkedin, geri dönüp gidin! " dedi.
Malik kılıcını sıyırdı. Sonra, onu tersine çevirdi46 ve:
" Ey Hevâzin cemaati! Vallahi, ya bana itaat edersiniz, ya da kamımı yarıp sırtımdan ucu çıkıncaya kadar şu kılıcımın üzerine yüklenir, kendimi öldürürüm! " dedi. 47
Bu hususta Düreyd b. Sımme'nin sözüne, görüşüne kulak asmalarını istemedi. 48
Hevâzinler, birbirlerine gidip geldiler ve:
" Vallahi, Malik'i dinlemeyecek olursak, gençtir, kendisini öldürür. O zaman da, biz Düreyd ile kalırız.
Halbuki, o çok yaşlıdır, 160 yaşındadır!
Savaş için kendisinde iş kalmamıştır" diyerek, işlerini Malik'e havale etmek, rujlusunda üitleştiler49
Malik' e:
" Sana itaat ediyor, boyun eğiyoruz! " dediler. 50
Düreyd b. Sımme, Hevâzinlerin kendisini dinlemediklerini görünce: 51
" Bu öyle bir gündür ki, ben onda ne bulunuyorum, ne de bulunmuyorum! " dedi52 ve o sırada duyduğu genç ve dinç olma özlemini bir beyitle dile getirdi. 53
-------------------------------------
1. Vâkıdî, c. 1 , s. 6, İbn Sa'd, c. 2, s. 149, İbn Esir, c. 2, s. 261.
2. Vâkıdî, c. 3, s. 889, İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 150, Zehebî, Megâzî, s. 477, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 322.
3. Vâkıdî, c. 3, s. 889, İbn Sa’d. c. 2, s. 150, Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 208.
4. İbn Sa'd, c. 2, s. 150, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 365.
5. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 8, s. 21.
6. Taberî, Tefsir, c. 10, s. 100.
7. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 85, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 895.
8. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 85, Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 364.
9. Taberî, Târîh, c. 3, s. 125.
10. Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 5.
11. Süheyir, Ravdu'l-ünüf, c. 6, s. 549, c. 7, s. 199, Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 2, s. 313.
12. Taberî, Târîh. c. 3, s. 125, 126, İbn Haldun, Târih, c. 2, ks. 2, s. 45.
13. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 804, 806.
14. Vâkıdî, c. 3, s. 885, İbn Sa'd, c. 2, s. 149.
15. İbn Esîr, c. 2, s. 261.
16. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 885-886.
17. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 420.
18. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 816, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 313.
19. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 80, Vâkıdî, c. 3, s. 885, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 149-150, Tab en, Târîh, c. 3, s. 126.
20. Vâkıdî, c. 3, s. 885, İbn Sa'd, c. 2, s. 150, Taberî, c. 3, s. 126.
21. Vâkıdî, c. 3, s. 885.
22. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80, Taberî, c. 3, s. 126.
23. Vâkıdî, c. 3, s. 886.
24. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80, Taberî, c. 3, s. 126.
25. İbn Hacer, Fethu’l-bârî, c. 3, s. 34.
26. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 886.
27. Vâkıdî, c. 3, s. 889, Taberî, c. 3, s. 127.
28. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 80, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 885, Taberî, Târîh, c. 3, s. 126.
29. Vâkıdî, c. 3, s. 886-887, İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 150.
30. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80, Taberî, c. 3, s. 126.
31. Vâkıdî, c. 3, s. 886.
32. Yâküt, Mu'cemu'l-büldân, c. 1, s. 281.
33. Zemahşerî, Keşşaf, c. 2, s. 182.
34. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 80-81, Vâkıdî, c. 3, s. 887, Taberî, c. 3, s. 126.
35. İbn İshak, İbn Hişam , c. 4, s. 81, Vâkıdî, c. 3, s. 887-888, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133, Taberî, c. 3, s. 126, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 122-123, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 261.
36. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 81, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888, Taberî, Târîh, c. 3, s. 126, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 122-123, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 261.
37. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 81, Taberî, c. 3, s. 126, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1 , s. 133, Beyhakî, c. 5, s. 123.
38. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133.
39. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 81-82, Vâkıdî, c. 3, s. 888, Taberî , c. 3, s. 126-127, İbn Abdi Rabbih, c. 1, s. 133, Beyhakî, c. 5, s. 122, İbn Esîr, c. 2, s. 262.
40. Vâkıdî, c. 3, s. 888.
41. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 888, İbn Abdi Rabbih, c. 1, s. 133, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.
42. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888.
43. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82.
44. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133.
45. Vâkıdî, c. 3, s. 888, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.
46. Vâkıdî, c. 3, s. 888.
47. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 82, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888, Taberî, Târîh, c. 3, s. 127, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 123, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 262.
48. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 888, Taberî, c. 3, s. 127, İbn Esîr, c. 2, s. 262.
49. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 888-889.
50. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 82.
51. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 889.
52. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, Vâkıdî, c. 3, s. 889, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 133, Taberî, c. 3, s. 127.
53. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 82, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 1, s. 131, 134, Taberî, c. 3, s. 127.