Abdullah Zülbicâcieyn Müzeynelenden olup, eski adı Abduluzzâ idi.
Babası, oğluna hiçbir mal bırakmaksızın ölmüştü.
Abdullah malsız bir yetimdi.
Zengin olan amcası onu yanına alıp büyütmüş ve mal sahibi yapmıştı.
Kendisinin devesi, davan ve hatta kölesi bile vardı. 115
Abdullah, Müzeynelerin dağlarından Verka' dağında otururdu. 116
Peygamberimiz aleyhisselam Medine'ye hicret ettiği zaman Abdullah Müslüman olup kendisini şirkten kurtarmak istemişse de, buna, müşrik amcası yüzünden, muvaffak olamamıştı.
Yıllar, bütün savaşlar geldi geçti.
Peygamberimiz aleyhisselam Mekke'yi fethedip Medine'ye döndüğü zaman, Abdullah amcasına:
" Ey amca! Ben senin Müslüman olmanı hep bekledim durdum.
Senin hâlâ Muhammedi arzu ettiğini göremiyorum! Bari benim Müslüman olmama izin versen?" dedi.
Amcası:
" Eğer sen Muhammed'e tâbi olacak olursan, üzerindeki elbisene varıncaya kadar, sana vermiş olduğum şeylerden hiçbirini senin elinde bırakmam, hepsini senden çeker alırım! " dedi.
Abdullah:
" Ben, vallahi, Muhammed'e tâbi ve Müslüman oldum, taşa, puta tapmayı bıraktım bile!
Ellerimdeki şeyleri geri alırsan, al! " dedi.
Amcası, Abdullah'ın elindeki herşeyi geri aldı. Hatta, üzerindeki elbiseyi de soydu.
Abdullah, çırılçıplak, anasının yanına gitti.
Anası; yollu, kalın kilimini iki parçaya ayırdı.
Abdullah, onun yarısını belinden yukarısına, yarısını da belinden aşağısına tutundu. 117
Abdullah, kendisinin Müslümanlığına engel olmak için kendisini sıkıştırmaya kalkan kavminden de yakasını kurtararak Peygamberimiz aleyhisselamın yanına kaçtı. 118
Medine'ye gelince, seher vaktine kadar Mescidde yattı. 119
Peygamberimiz aleyhisselam, sabah namazını kıldırdı.
Cemaat arasındakilere göz gezdirip evine döneceği sırada, Abdullah'ı gördü.
Ona:
" Sen kimsin?" diye sordu. 120
Abdullah, kendisinin kimlerden olduğu haber verdi. 121
" Ben Abduluzzâ'yım! " dedi. 122
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Sen Abdullah Zülbicâdeyn'sin (iki parça kilimlisin)! Bana yakın yerde bulun! 123 Sık sıkyanıma gel, git! " buyurdu. 124
Abdullah Zülbicâdeyn; Medine'de evi barkı bulunmayan, Mescidin Suffasında yatıp kalkan Ashab-ı Sultadandı. 125
Abdullah Zülbicâdeyn; konuklar arasında bulunur, Kur'ân-ı Kerîm öğrenirdi.
Kur’ân-ı Kerîm'den birçok sûreleri okuyup ezberlemişti.
Kendisi, gür sesli idi. 126
Kıraatta, 127 teşbih ve tekbirlerde 128 sesini yükseltirdi. 129
Hazret-i Ömer:
" Yâ Rasûlallah! Şu bedevîyi görmüyor musun? Kur’ân'ı okurken sesini nasıl yükseltip halkın kıraatına engel oluyor?! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Bırak onu kendi haline ey Ömer! O, Allah'a ve Allah'ın Resûlüne Muhacir olarak çıkıp gelmiştir! 130
O, evvâh'lardan;131 Allah'a çok yalvarıcı olan, Allah aşkıyla yanıp duranlardan132 biridir! " buyurdu. 133
Ukbe b. Âmirü'l-Cühenî de:
" Peygamber aleyhisselam, Abdullah Zülbicâdeyn hakkında:
'O, evvâh'tır! ' buyurmuştu.
Çünkü, o, Kur’ân okurken Yüce Allah'ı çok anan, duada sesini yükselten bir kimse idi" demiştir. 134
Abdullah Zülbicâdeyn, Tebük seferine hazırlanıldığı sırada gelip Müslüman olmuş ve Tebük seferine de katılmıştır.
" Yâ Rasûlallah! Bana şehitlik nasip etmesi için, Allah'a dua et! " diye rica edince, Peygamberimiz aleyhisselam:
" Ey Allah'ım! Onun kanını kâfirlere haram kıl! " diyerek dua etti.
Abdullah Zülbicâdeyn:
" Yâ Rasûlallah! Ben öyle istememiştim! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Sen, Allah yolunda gazaya çıkar, humma (sıtma) tutup seni öldürürse, sen şehitsindir!
Hayvanın seni düşürüp boynunu kırarsa, sen yine şehitsindir!
Gam çekme! Bunlardan hangisi olursa, şehitlik için sana elverir, yeter! " buyurdu. 135
Buyurduğu gibi de, Tebükte hummaya tutulup Hakkın rahmetine kavuştu. 136
Yüce Allah ondan razı olsun!
-------------------------------------
115. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 524-525.
116. Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 129.
117. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 525.
118. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 172, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 122.
119. Vâkıdî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 525, Diyarbekrî, c. 2, s. 122.
120. Vâkıdî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, c. 2, s. 525, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228.
121. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013.
122. Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 525, İbn Esîr, Usdu’l-gâbe, c. 3, s. 228, Diyarbekrî, Târihu’l -Hamîs, c. 2, s. 129.
123. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1013, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 525.
124. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228.
125. Belâzurî, Ensâbu'l-esrâf, c. 1. 272, Ebu Nuaym, Hilyetu'l-evliyâ, c. 2, s. 21, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 1564, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 5, s. 428.
126. Vâkıdî, c. 3, s. 1013-1014, Ebu Nuaym, Delâil, c. 3, s. 525.
127. Vâkıdî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 525, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228.
128. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228.
129. Vâkıdî, c. 3, s. 1013, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228.
130. Vâkıdî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, c. 2, s. 525, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 129.
131. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228.
132. İbn Esîr, Nihâye, c. 1, s. 82.
133. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228.
134. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 159.
135. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 2, s. 525-526, Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs, c. 2, s. 129.
136. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 171, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 1014, Ebu Nuaym Delâil, c. 2, s. 526, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 1074, İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 3, s. 228, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 118.