Müseylimetü'l-Kezzab, yumurtayı kırmadan ağzı dar şişeye sokmayı öğrenmişti. 161
Nişadırı keskin sirke içinde iyice erittikten sonra günlük yumurtayı onun içinde bir gün bir gece bekletip yumuşatır, ip gibi uzama haline getirir, 162 onu ağzı dar 163 bir şişenin içine sokar, 164 üzerine soğuk su döküp dondurur, 165 şişenin içinde eski haline gelen yumurtayı kavmine göstererek 166 bunun bir mucize, 167 kendisinin de bir peygamber olduğunu iddia ederdi. 168
Müseylime'nin kuşun kesilen kanadını yapıştırdığı veya yapışık gösterdiği olmuş, 169 dağdan bir geyiğin kendiliğinden çıkıp geldiğini ve sütünü sağdığını iddia etmiştir. 170
Müseylime'nin birer mucize gibi göstermek istediği şeyler, mucizenin getirdiği feyiz ve bereketten tamamen mahrumdu; hatta tam tersi idi. 171
Benî Hanîfe kabilesi kadınlarından Ümmü'l-Heysem diye anılan bir kadın, Müseylime'ye gidip:
" Hurmalarımız susuzluktan kuruyup döküldü! Kuyularımızın suyu çekildi!
Muhammed'in kuraklığa uğrayan halk için dua ettiği gibi, sen de sularımız ve hurmalarımız için Allah'a dua et! " dedi.
Müseylime, danışmanına:
" Ey Nehâr! O bunu yapmak için ne diyor?" diye sordu.
Nehâr
" Kuraklığa uğrayan halk Muhammed'e gidiyorlar. Yağmur sularının gecikmesinden, kuyu sularının azalmasından ve hurma ağaçlarının susuzlukyüzünden hurmalarının dökülüşünden şikayet ediyorlar. O da onlar için dua edince, kuyularının suyu kabarıyor, hurma ağaçları gelişip dallarının uçları yerlere kadar eğiliyor! " dedi. 172
Müseylime:
" O, kuyulara ne yapıyor?" diye sordu.
Nehâr
" Bir kova su getirtiyor. Onun içine, kavmi hakkında dua ediyor. Ağzına su alıp çalkaladıktan sonra onu kovanın içine bırakıyor. Kovayı götürüp o susuz kuyulara boşaltiyorlar. 173 Sonra da hurma ağaçlarını suluyorlar" dedi.
Müseylime hemen bir kova su getirtti, kovanın içine kavmi için dua ettikten sonra, ondan ağzına su alıp çalkaladı ve kovanın içine bıraktı.
Kovayı götürüp kuyulara boşalttılar. 174
O kuyuların suları büsbütün çekildi ve kayboldu. 175
Nehâr, Müseylimeye:
" Beni Hanîfelerin çocukları üzerine bereket duası yapsan! " dedi.
Müseylime:
" Bereket duası ne denilerek yapılır?" diye sordu.
Nehâr
" Hicaz halkı, çocukları doğduğu zaman onu Muhammed'e götürüyor. O da, çocuğun damağına birşey sürüyor ve başını sıvazlıyor! " dedi. 176
Bunun üzerine Müseylime'ye hangi çocuk getirilip damağına birşey sürdürülmüş ve başı sığatılmışsa, muhakkak o çocuğun ya başı bir daha saçı çıkmamasıya temelli kel, ya da dili kekeme olmuştu. 177 Hele bir çocuğun başı, pek fena kel olmuştu. 178
Benî Hanîfe kabilesinden ve Benî Mehriyelerden bir adam Peygamberimiz aleyhisselamın abdest suyundan alıp Yemâme'ye getirmiş, kuyusuna boşaltmış, sonra su çekerek toprağını sulamış, yeşillikler parlamış, bahçenin yeşilliği hiç geçmemişti.
Nehâr, bir bahçe sahibine:
" Seni Benî Mehriyelerin yaptığı gibi Rahmân'ın abdest suyuyla sulamaktan alıkoyan nedir?" dedi.
Bunun üzerine adam Müseylimeye gidip:
" Sülmâ'nın toprağına Muhammed'in dua ettiği gibi, sen de benim çoraklaşmış, verimsiz hale gelmiş bulunan toprağım için Allah'a dua et! " deyince, Müseylime:
" Ey Nehâr! O ne diyerek dua ediyor?" diye sordu.
Nehâr da:
" Sülmâ, Muhammed'in yanına vardı. Kendisinin toprağı çoraklaşmış ve verimsizdi. Muhammed Sülmâ için bir kova su getirtip dua ettikten ve ağzında çalkaladığı suyu kovanın içine bıraktıktan sonra kendisine verdi. O da bu kovanın içindeki suyu kuyusuna boşalttı ve kuyudan çektiği su güzelleşti, tatlılaştı" dedi.
Müseylime, Nehâr'ın dediği gibi yaptı.
Adam Müseylime'nin dua ettiği kovayı götürüp Sülmâ'nın yaptığı gibi yapınca, kuyusu kurudu. 179
Benî Hanîfe halkı bir kuyu kazdılar.
Kuyunun bol ve tatlı sulu olması için Müseylime'ye gittiler. Gelmesini180 ve teberrüken kuyunun içine tükürmesini rica ettiler. 181
Müseylime içine tükürünce, kuyunun suyu acılaştı ve büsbütün çoraklaştı. 182
Müseylime'nin abdest suyu da bahçeye döküldüğü zaman, orada birşey bitmez oldu!
Bir adam gelip Müseylimeye:
" Ey Ebu Sümâme! Ben servet sahibi zengin bir kimseyim. Şu on yaşındaki oğlumdan başka hiçbir çocuğum doğmadı ki, iki yaşına varmadan ölmüş olmasın! Hem küçüğünün yaşaması, hem de büyük (on yaşındaki) çocuğumun uzun ömürlü olması için başını sığamanı ve Allah'a bu hususta dua etmeni arzu ediyorum! " dedi.
Müseylime:
" İstediğin şeyi yapacağım! " diyerek küçük oğlanın kırk yıl ömürlü olmasına dua etti.
Adamcağız sevinerek183 evine döndüğü zaman, oğullarından birisini kuyuya düşmüş, diğerini de kurt yemiş buldu! 184
Müseylime, Hazret-i Ali'nin ağrıyan gözüne Peygamberimiz aleyhisselamın püskürünce iyileştiğini işitmişti. 185
Müseylime'nin elini sürmesinden şifa bekleyen adamın gözleri ise, Müseylime el sürer sürmezi 86 veya tükürür tükürmez 187 kör oluverdi! 188
Peygamberimiz aleyhisselamın sütsüz, arık koyunun memesini sığayınca sütlenmiş olduğunu işiten Müseylime'nin memesini sığadığı süüü davarın sütü çekilmiş, kurumuştu! 189
Müseylime, kendisine de Cebrail'in geldiğini, Kur'ân indirdiğini iddia eder, 190 Kur'ân-ı Kerîm'i taklide özenir, kendi kendine şöyle gülünç sözler düzüp Kur'ân diye okurdu:
" Allah gebeye lütfetti de, ondan, onun karın yumuşağıyla kıçının arasından, koşan canlılar çıkardı! " 191
" Fil nedir? Filin ne olduğunu sana ne bildirdi? Onun hurma lifinden ip gibi kuyruğu ve uzun hortumu vardır.
Bu, Rabbimizin yarattıklarından azıcığıdır! " 192
" Ey kurbağa kızı kurbağa! Ne diye " Nak nak! Vak vak! " edip duruyorsun? 193
Yukarın suda, altin balçıkta!
Sen ne suyu bulandırabilirsin, ne de içene engel olabilirsin! " 194
" Yarasa sana ölüm haberini getirinceye kadar yerde bekle! " 195
Müseylime, Benî Hanîfelerden namazı kaldırmış; içkiyi, zinayı ve benzerlerini onlara helâlleştirmişti. 196
-------------------------------------
161. Süheylî, c. 7, s. 444, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 6, s. 50.
162. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 311, Diyarbekrî, c. 2, s. 158, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 256, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 21.
163. Süheylî, c. 7, s. 444, Diyarbekrî, c. 2, s. 159.
164. Kastalânî, c. 1, s. 311, Diyarbekrî, c. 2, s. 159, Halebî, c. 3, s. 256, Zürkânî, c. 4, s. 21.
165. Aynı kaynaklar.
166. Diyarbekrî, c. 2, s. 159.
167. Kastalânî, c. 1, s. 311, Halebî, c. 3, s. 256, Zürkânî, c. 4, s. 21.
168. Diyarbekrî, c. 2, s. 159.
169. Süheylî, c. 7, s. 444, Zürkânî, c. 4, s. 21.
170. Süheylî, c. 7, s. 444, Ebu’l-Fidâ, c. 6, s. 50.
171. Süheylî, c. 7, s. 444.
172. Taberî, Târih, c. 3, s. 245.
173. Taberî, c. 3, s. 245, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 158.
174. Taberî, c. 3, s. 245.
175. Taberî, c. 3, s. 245, Kastalânî, c. 1, s. 311, Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
176. Taberî, c. 3, s. 245.
177. Taberî, c. 3, s. 245, Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
178. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 444, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 255, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 4, s. 21.
179. Taberî, Târîh, c. 3, s. 245-246.
180. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 158.
181. Süheylî, c. 7, s. 444.
182. Süheylî, c. 7, s. 444, Diyarbekrî, c. 2, s. 255.
183. Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 158.
184. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 7, s. 444, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 255.
185. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 311, Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
186. Süheylî, c. 7, s. 444, Halebî, c. 3, s. 255.
187. Kastalânî, c. 1, s. 311, Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
188. Süheylî, c. 7, s. 444, Kastalânî, c. 1, s. 311, Diyarbekrî, c. 2, s. 158, Halebî, c. 3, s. 255, Zürkânî, c. 4, s. 21.
189. Kastalânî, c. 1, s. 311, Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
190. Diyarbekrî, c. 2, s. 157.
191. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 223, Taberî, Târîh, c. 3, s. 162, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 331, Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 51, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 37.
192. Kastalânî, Mevâhib, c. 1, s. 460, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 158.
193. Taberî, Târîh, c. 3, s. 245, Bâkıllânî, İ'câzu'l-Kur'ân, s. 183, İbn Esîr, Mihâye, c. 5, s. 110, Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
194. İbn Sa'd c. 5, s. 551 , Taberî, c. 3, s. 245, Bâkıllânî, s. 183, Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
195. Diyarbekrî, c. 2, s. 158.
196. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 223, Taberî, c. 3, s. 162, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 51, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 3, s. 37, Kastalânî, c. 1, s. 312, Diyarbekrî, c. 2, s. 159, Halebî, c. 3, s. 255, Zürkânî, c. 4, s. 22.