Cebrail aleyhisselam, Peygamberimiz aleyhisselamın eceline üç gün kaldığı ilk günde gelip:

" Ey Ahmed! Yüce Allah sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden daha iyi bildiği halde, sana 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Cebrail! Kendimi baygın bir halde buluyorum!

Ey Cebrail! Kendimi sıkıntılı bir halde buluyorum! " buyurdu.

İkinci gün, Cebrail aleyhisselam tekrar inip:

" Ey Ahmed! Yüce Allah sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden daha iyi bildiği halde, sana 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Cebrail! Kendimi baygın bir halde buluyorum!

Ey Cebrail! Kendimi sıkıntılı bir halde buluyorum! " buyurdu.

Üçüncü gün (Pazartesi günü) olunca, Cebrail aleyhisselam indi.

Cebrail aleyhisselamın yanında ölüm meleği (Azrail) de inmişti.

Cebrail aleyhisselam:

" Ey Ahmed! Yüce Allah sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden daha iyi bildiği halde, sana 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Cebrail! Kendimi baygın bir halde buluyorum!

Ey Cebrail! Kendimi sıkıntılı bir halde buluyorum! " buyurdu.

Bundan sonra ölüm meleği (Azrail) içeri girmek üzere izin istedi.

Cebrail aleyhisselam:

" Ey Ahmed! Bu ölüm meleği senin yanına girmek için izin istiyor!

Halbuki, o, senden önce hiçbir Âdem oğlunun yanına girmek için izin istememiştir!

Senden sonra da hiçbir Âdem oğlunun yanına girmek için izin istemeyecektir!

Kendisine izin ver! " dedi.

Ölüm meleği içeri girip Peygamberimiz aleyhisselamın önünde durdu ve:

" Yâ Rasûlallah! Yâ Ahmed! Yüce Allah beni sana gönderdi 339 ve senin her emrine itaat etmemi de bana emretti!

Sen istersen ruhunu alacağım!

İstersen, ruhunu sana bırakacağım! " dedi. 340

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey ölüm meleği! Sen böyle yapacak mısın?" diye sordu.

Ölüm meleği:

" Ben bu hususta emredeceğin her şeyde sana itaatle emrolundum! " dedi.

Cebrail aleyhisselam:

" Ey Ahmed! Yüce Allah seni özlüyor! " dedi. 341

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah katında olan, daha hayırlı ve daha devamlıdır! 342

Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! 343

Ruhumu, canımı al! " buyurdu. 344

Peygamberimiz aleyhisselam, yanındaki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve:

" Lâ ilahe illallah! Ölümün de, akılları başlardan gideren ıztırap ve şiddetleri var! " buyurduktan sonra, elini kaldırdı, 345 gözlerini evin tavanına dikti ve:

" Ey Allah'ım! 346 Refik-i A'lâya! " 347 diye diye mübarek ruhunu teslim etti. Eli yanına, 348 yanındaki suyun içine düştü. 349

Allâhümme salli alâ nebiyyinâ ve seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihi ve sellim!

Cebrail aleyhisselam:

" Selam olsun sana ey Allah'ın Resûlü! Bu, senin için yeryüzüne ayak basışlarımın sonuncusudur! " dedi. 350

Peygamberimiz aleyhisselamın üzerine bir örtü örttüler, çevresine oturup ağlaştılar. 351

Peygamberimiz aleyhisselamın ev halkı, o sırada hiçbir şahıs görmedikleri ve sezmedikleri halde:

" Selam ve Allah'ın rahmet ve bereketleri üzerinize olsun! " diyerek kendilerine selam verildiğini ve taziyede bulunulduğunu işittiler. 352

Ehl-i Beyt de, selama aynı şekilde karşılık verdiler. 353

Nereden geldiği bilinemeyen ses şöyle konuştu:

" Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü size ecirleriniz tamamen verilecektir." (Âl-i İmran: 185)354

" Kim ateşten uzaklaştırılıp Cennete sokuldu ise, artık o muhakkak muradına ermiştir." (Âl-i İmran: 185)355

" İyi biliniz ki; her musibetin Allah katında bir tesellîsi, her ölenin bir halefi, yerine geçeni, her Vefât edenin de bedeli vardır.

Allah'a sarılınız ve umacağınızı O'ndan umunuz!

Asıl musibete uğrayan, sevaptan mahrum kalandır!

Selam ve Allah'ın rahmet ve bereketleri üzerinize olsun! " 356

Abdullah b. Ömer:

" Bu sözleri Ehl-i Beytin hepsi, Mescidde bulunanlar ve yoldakiler de işittiler! " demiştir. 357

Hazret-i Ali:

" Bu seslenenin kim olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu.

" Hayır, bilmiyoruz! " dediler.

Hazret-i Ali:

" Bu, Hızır'dır. 358 Peygamberinizden dolayı sizi taziye ediyor! " dedi. 359

-------------------------------------

339. İbn Sa’d, Tabakâtü'l-kü brâ, c. 2, s. 259, Beyhakî, Delâil, c. 7, s. 267-268, Ebu’l -Ferec İbn Cevzî, el -Vefâ, c. 2, s. 786 -787, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 258.

340. İbn Sa'd, Tabakâtü’l-kübrâ, c. 2, s. 259, Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, c. 1, s. 565, Beyhakî, Delâil, c. 7, s. 268, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 2, s. 787, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 2, s. 338, İbn Hacer, Metali bu'l-âl iye, c. 4, s. 258.

341. İbn Sa'd, c. 2, s. 259, Beyhakî, c. 7, s. 210-211, 268, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 787, İbn Seyyid, c. 2, s. 338, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye, c. 5, s. 277, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 9, s. 34-35, İbn Hacer, c. 4, s. 258-259.

342. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 565.

343. İbn Sa'd, c. 2, s. 259, Belâzurî, c. 1 , s. 565, Beyhakî, c. 7, s. 211, 268, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 787, İbn Seyyid, c. 2, s. 238, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 277, Heysemî, c. 9, s. 35, İbn Hacer, c. 4, s. 259.

344. Belâzurî, c. 1, s. 565.

345. Buhârî, c. 5, s. 142.

346. İbn Sa'd, c. 2, s. 229, Ahmed, c. 6, s. 89.

347. Zührî, Megâzî, s. 134, İbn Sa'd, c. 2, s. 229, Ahmed, c. 6, s. 89, Buhârî. c. S, s. 142.

348. Buhârî, c. 5, s. 142.

349. Beyhakî, c. 7, s. 207, Ebu'l-Fidâ, c. 5, s. 240.

350. İbn Sa'd, c. 2, s. 259, Ebu'l-Ferec, c. 2, s. 787, İbn Seyyid, c. 2, s. 338.

351. Belâzurî, Ensâb, c. 1, s. 563.

352. İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 259, Belâzurî, c. 1, s. 563, Beyhakî, Delâil, c. 7, s. 269, İbn Hacer, Metâlibu'l-âliye, c. 4, s. 259.

353. Belâzurî, c. 1, s. 564.

354. İbn Sa'd, c. 2, s. 259, Belâzurî, c. 1, s. 563, Beyhakî, c. 7, s. 289, İbn Seyyid, c. 2, s. 338.

355. Belâzurî, c. 1, s. 564.

356. İbn Sa'd, c. 2, s. 259, Belâzurî, c. 1, s. 564, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 57-58, İbn Seyyid, c. 2, s. 338, Ebu'l-Fidâ, Sîre, c. 4, s. 550-551, İbn Hacer, c. 4, s. 259.

357. Belâzurî, c. 1, s. 564.

358. İbn Sa'd, c. 2, s. 260, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 550, İbn Hacer, c. 4, s. 259.

359. Belâzurî. c. 1. S. 564.