Yüce Allah Kur'ân-ı Kerîm'inde Peygamberimiz aleyhisselam hakkında:
" Biz seni âlemlere ancak rahmet olmak üzere gönderdik! " (Enbiyâ: 107)
" Andolsun, size öyle bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir! O, üstünüze çok düşkündür! Bütün mü'minler için çok şefkatli ve merhametlidir." (Tevbe: 128)
" Onlar mü'min olmayacaklar diye âdeta kendine kıyacaksın! " (Şuarâ: 3) buyurmuş;
Peygamberimiz aleyhisselam da:
" Benimle sizin misaliniz, ateş yakan, ateşine düşmeye başlayan kelebek ve çekirgeleri men etmeye çalışan adama benzer ki; ben sizi ateşe düşmekten korumak için eteklerinizden tutuyorum, sizlerse hep elimden kurtulmaya çabalayıp duruyorsunuz! " buyurmuştur. 50
Uhud savaşı günü, Peygamberimiz aleyhisselamın rebâiye dişi kırılmış, yüzü yaralanmıştı.
Bu hal, Ashab-ı Kiramın son derecede ağırına gitmişti.
Peygamberimiz aleyhisselam a:
" Müşriklerin aleyhine dua etsen?" dediler.
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Ben lânetleyici olarak gönderilmedim, fakat ben Hakk'a davet edici ve rahmet olarak gönderildim.
Allah'ım! Kavmime hidayet nasip et! Çünkü onlar bilmiyorlar! " diye dua etti.
Hazret-i Ömer:
" Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Nuh aleyhisselam kavmi hakkında 'Ey Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden yurt tutan, gezip tozan hiçbir kimse bırakma! ' [Nuh: 26] diye dua etmiştir.
Sırtın çiğnendiği, yüzün kana boyandığı ve rebâiye dişin kırıldığı zaman, Nuh aleyhisselam gibi aleyhimizde dua etmiş olsaydın, son ferdimize kadar hepimiz muhakkak helak olurduk!
Fakat sen böyle demekten kaçındın da, 'Allah'ım! Kavmimi mağfiret buyur! Çünkü onlar bilmiyorlar! ' diyerek hayır dua ettin! " dedi.
Peygamberimiz aleyhisselamın bu duası; fazileti, ihsanın bütün derecelerini, güzel ahlâkı, keremi, sabır ve hilmin gayelerini biraraya toplamıştır.
Peygamberimiz aleyhisselam, kendisine yapılanlara sükût etmekle kalmamış, hatta onların suçlarını bağışlamış, sonra şefkat ve merhamet etmiş, kendilerinin bağışlanmalar için dua ve şefaatte bulunup 'Onları yarlığa, hidayete erdir! ' demiş, sonra da şefkat ve merhametinin sebebini 'Benim kavmimi' sözüyle açıklamış, 'Onlar bilmiyorlar! ' sözüyle de, bilgisizliklerini kendileri hakkında mazeret olarak göstermiştir. 51
-------------------------------------
50. Ahmed, Müsned, c. 3, s. 392-393.
51. Kadı Iyaz, Şifâ, c. 1, s. 78-79.