Ezd-i Şenue kabilesine mensup bir âif vardı. 421
Iyafet; kuşları " Kışt! " diye azarlayarak kişileyip, onların isimlerinden, seslerinden, iniş ve geçişlerinden uğurluluk veya uğursuzluk çıkarmaya çalışmak demektir ki, bu, Arapların çoğu zaman yapageldikleri âdetlerindendi. 422
Âif de, kıyafet, alâmet ve izlerden anlayan, gelecek hakkında kehânette bulunan, kuşun uçması gibi şeylerden hüküm çıkaran falcı demektir. 423
Ezd-i Şenue'li âif Mekke'ye geldiği zaman, Kureyşîler oğullarını ona götürür, fallarına baktırırlardı.
Ebu Talib de, o zaman çocukluk çağında bulunan Peygamberimiz aleyhisselâmı, falına baktırmak için, başkalarıyla birlikte, ona götürmüştü. Falcı; Peygamberimiz aleyhisselâma şöyle bir baktıktan sonra, birşeyle biraz meşgul olup işini bitirir bitirmez:
" Yanıma getirsenize o çocuğu! " dedi durdu.
Ebu Talib, onun böyle Peygamberimiz aleyhisselâmın üzerine düştüğünü görünce, onu göstermedi.
Âifin " Yazıklar olsun size! Demin görmüş olduğum çocuğu yanıma getirsenize! Vallahi, ileride onun şanı büyük olacaktır! " deyip durduğu sırada, Ebu Talib, Peygamberimiz aleyhisselâmla birlikte, oradan yavaşça, sezdirmeden ayrılıp evine gitti. 424
--------------------------------------
421. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 190, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. s. 292, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 191.
422. İbn Esîr, Nihaye, c. 3, s. 330, Firuzâbâdi, Kâmusu'l-muhît, c. 3, s. 185.
423. Firuzâbâdi, Kâmûsu’l-muhît, c. 3, s. 185.
424. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 190, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 283, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 191.