Yüce Allah; daha önceki peygamberlerden de, Peygamberimiz aleyhisselâma iman ve yardım etmeleri hakkında ahd ve mîsak almıştır. 470

Kadı Iyaz der ki:

" Yüce Allah, o mîsakı, vahiy ile almıştır. Hiçbir peygamber göndermemiştir ki, ona Muhammed aleyhisselâmı veya vasıflarını anmış ve 'Ona eriştiğin takdirde, kesin olarak iman edeceksin! ' diye kendisinden ahd ve mîsak almış olmasın!

Deniliyor ki: Yüce Allah, bunu kendi kavimlerine de haber vermeleri ve onların kendilerinden sonra gelecek kavimlerine de aynen bildirmeleri hususunda da kesin söz almıştır." 471

Atâ b. Yesar'dan rivayet edildiğine göre:

Peygamberimiz aleyhisselâmın Tevrat'taki sıfatlarından sorulunca, Abdullah b. Amr ibnü'l-Âs demiştir ki:

" Evet! Vallahi, Kur'ân'daki 'Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz seni şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik! '472 âyetindeki bazı sıfatlar ile, Tevrat'ta da tavsif buyrulmuştur. Şöyle ki:

'Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeleyici, korkutucu, ümmîler için de koruyucu olmak üzere gönderdik.

Sen, benim kulumsun, peygamberim sin.

Ben, sana Mütevekkil ismini verdim.

O, ne kötü huyludur, ne katı kalblidir; ne de çarşılarda, pazarlarda bağırır, çağırır.

O, kötülüğü kötülükle de karşılamaz, fakat affeder, bağışlar.

Doğru yoldan sapan milleti Lâ ilahe illallah [Allah'tan başka ilah yoktur! ] diyerek doğrultmadıkça, kör gözleri, sağır kulakları, kapalı gönülleri açmadıkça, Allah onun ruhunu almayacaktır! '" 473

Atâ b. Yesar, Yahudi âlimlerinden iken Müslüman olan Abdullah b. Selam'in da bunu aynen tekrarladığını; ve yine Yahudi âlimlerinden iken Müslüman olan Ka'bu'l-Ahbar'ı da Abdullah b. Selam'ın söylediklerinin aynısını söylerken işittiğini, Ebu Vâkıdü'l-Leysî'nin kendisine haber verdiğini, aynı zamanda:

" Onun doğum yeri Mekke, hicret yurdu Taybe (Medine) olacak, kendisi Şam ülkesine hükmedecektir.

Onun ümmeti de, bollukta ve darlıkta, her yerde Allah'a hamd ederler; her yüksek yerde tekbir getirirler.

Güneşin seyrini izleyip, vakitleri gelince, nerede olursa olsun, namazlarını kılarlar.

Bellerine fota bağlarlar.

Kollarını yıkarlar (abdest alırlar).

Ezanlarının sesleri, geceleyin, gök boşluğunda arı uğultusu gibi uğuldar! " dediğini açıklamıştır.

Abdullah b. Abbas da, Ka'b'a:

" Tevrafta, Resûlullah aleyhisselâmın natını nasıl buldun?" diye sorduğu zaman, Ka'b:

" Tevrafta, onun na'ti:

'Muhammed b. Abdullah, Mekke'de doğacak, Tâbe'ye (Medine'ye) hicret edecek, Şam'a hakim olacaktır!

Kendisi ne kötü söz söyler, ne de çarşılarda bağırır çağınr.

Kötülüğü kötülükle karşılamaz, fakat affeder, bağışlar.

Onun ümmeti de, bollukta, darlıkta, her yerde, Allah'a hamd ederler. Tekbir getirirler.

Kollarını yıkarlar (abdest alırlar).

Bellerine fota bağlarlar.

Savaşta saf oldukları gibi, namazlarında saf olurlar.

Mescidlerinde, arı uğultusu gibi, uğuldarlar.

Ezanlarının sesleri, gök boşluğunda duyulur! ' diye yazılı bulduk" demiştir. 474

Kur'ân-ı Kerîm'e göre; Musa aleyhisselâma indirilen Tevrat'ta Peygamberimiz aleyhisselâmın Ashabının vasıflan, hal ve şanları da şöyle açıklanmış bulunuyordu:

" Muhammed, Allah'ın Resûlüdür.

Onunla birlikte olanlar (Ashab da), kâfirlere karşı çok sert, kendi aralarında ise çok merhametlidirler.

Onların, rükû ve secde ederek; Allah'tan, lütuf ve rızasını istediklerini görürsün.

Onların yüzlerinde, secdelerin izinden dolayı, nuranîlik vardır.

Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır..." 475

Peygamberimiz aleyhisselâmın geleceğini İsa aleyhisselâm da müjdelemiş, Kur’ân-ı Kerîm'de açıklandığı üzere:

" Bir zaman, Meryem oğlu İsa:

'Ey İsrail oğulları! Ben size, Allah'ın gönderdiği peygamberiyim!

Benden önceki Tevratı tasdik edici, benden sonra gelecek peygamberi de-ki, ismi Ahmed'dir-müjdeleyici olarak geldim" demişti. 476

İbn İshak'ın (85-151 Hicrî) bildirdiğine göre; İsa aleyhisselâma Allah tarafından gelen İncil'de Peygamberimiz aleyhisselâmın sıfatı ve ismi hakkında verilmiş olan bilgiyi, İsa aleyhisselâmın devrinde havari Yuhannâ da yazdığı İncil'de tesbit etmiş bulunuyordu.

Nitekim, İsa aleyhisselâm, kendisini inkâr eden kavmine karşı:

" Rab tarafından çıkıp gelecek olan o Münhamenna, Rab tarafından çıkıp gelecek olan o Rûhu'l-Kudüs gelmiş olsaydı, o bana şehadet ederdi.

Siz de, şehadet edersiniz.

Çünkü, öteden beri benimle birlikte bulunuyorsunuz.

Ben, bunlan size söyledim ki, şüpheye düşmeyesiniz ve sürçmeyesiniz! " demiştir.

Münhamenna, Süryanice Muhammed demektir. Bunun Rumca'sı Baraklitus'dur. 477

Ebu'l-Ferec İbn Cevzî'nin (540-597 Hicrî), İbn Kuteybe'den (213-276 Hicrî) nakline göre:

İsa aleyhisselâm, havarilerine:

" Ben gidersem, size Faraklit, Rûhu'l-Hak gelecektir!

O, kendiliğinden söz söylemeyecek, ancak kendisine ne söylenirse onu söyleyecektir.

O, bana şehadet edecektir.

Siz de şehadet edersiniz.

Çünkü, siz halktan daha önce benimle birlikte bulunuyorsunuz.

Ben gitmezsem, Faraklit size gelmez! " demiştir. 478

Gerek Baraklitus, gerek Faraklit sözü Periclotas şekline sokulup Yuhanna İncilinde Teselli Edici diye tercüme edilmiştir. 479

Şüphesiz ki, İsa aleyhisselâmın anadili Yunanca değil, İbranice idi. Kendisine Allah tarafından indirilmiş olan İncil'in de İbranice olacağı tabiîdir.

İsimleri tercüme etmek Ehl-i Kitab âlimlerince âdet olduğundan, İsa aleyhisselâmın kendisinden sonra geleceğini müjdelediği âhir zaman peygamberinin ismini de Yunanca'ya tercüme etmişler ve Arapça mütercimlerde onu Faraklit olarak Arapçalaştırmışlardır.

Bir papaz tarafından yazılıp Hicrî 1268 yılında Kalküta'da bastırılan bir broşürde; Faraklit olarak Arapçalaştırılan ismin İncil'in Yunanca nüshasında Paraklitus şeklinde mi, yoksa Piraklütüs şeklinde mi geçtiği incelenerek, birinci şekle göre ismin Teselli ve Yardım Edici, Vekil mânâlarına geldiği ifade ve ikinci şekle göre ise, Muhammed ve Ahmed mânâlarına gelebileceği itiraf edilmiş ve Müslümanların bu şekli iltizam ettikleri ileri sürülmüştür.

Halbuki, iki kelime arasında şekil ve telaffuz bakımından pek az bir fark vardır.

Yunan harfleri, birbirlerine benzerler.

Bazı İncil nüshalarındaki Piraklütüs, belki de, yazıcıların hatası yüzünden Paraklitus olmuştur." 480

Kur’ân-ı Kerîm'e göre Peygamberimiz aleyhisselâmın ashabının " İncil'deki vasıflan da, bir ekin gibidir ki; filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, saplan üzerine, bir düzeye dizilmiştir. Öyle ki, ekincilerin hoşuna gider. Bu (teşhisle) ki, onlarla, kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, onlardan, iyi amel işleyenlere bir mağfiret ve büyük bir ecir vaad buyurmuştur." 481

Markos İncilinde bu hususta şöyle denilmiş olduğu görülür:

" Ve dedi: Allah'ın melekûtu böyledir. Yere tohum saçan bir adam gibidir.

Gece gündüz uyuyup kalkar, tohum biter ve büyür. Nasıl, o bilmez.

Toprak, kendiliğinden, önce otu, sonra başağı, sonra başakta dolu taneyi verir.

Mahsul kemale erdiği zaman, hemen orağı salar.

Çünkü, hasat zamanı gelmiştir." 482

-------------------------------------

470. Al-i İmrân: 81.

471. Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 35.

472. Ahzâb: 35.

473. İbn Sa'd, Tabakât, c. 1 , s. 362, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 174, Buharî, Sahih, c. 3, s. 21, Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 374-377, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. 1, s. 19, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 37-38, İbn Seyy'id, Uyûnu'l-eser, c. 1 , s. 58, Zehebî, Târihu'l-İslâm, s. 92-94, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 2, s. 325.

474. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 14-15, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 38-39, Zehebî, Târîhu'l-İslâm, s. 94.

475. Feth: 29.

476. Saf 6

477. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 248.

478. Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1, s. 67.

479. Yuhanna İncili, bab: 14, fıkra: 16; bab: 15, fıkra: 26; bab: 16, fıkra: 7.

480. Rahmetullah, İzhâru'l-hak, Türkçe terceme, c. 2, s. 262-263.

481. Feth: 29.

482. Markos İncili, bab: 4, fıkra: 26-29.