Hazret-i Ömer der ki:

" Müslüman olduğum ve Peygamber aleyhisselâmla ashabının da müşriklerden gizlendikleri sırada: 121

'Yâ Rasûlallah! Biz, ister ölü, ister diri olalım; 122 hak üzere değil miyiz?' dedim.

Resûlullah aleyhisselâm:

'Evet! 123 Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; siz, ister ölü olunuz, ister diri olunuz, 124 hiç şüphesiz hak üzeresiniz! ' buyurdu. 125

Bunun üzerine:

'Yâ Rasûlallah! Biz hak üzere bulunduğumuza, onlar bâtıl üzere olduklarına göre, biz ne diye dinimizi gizliyoruz?! 126

Vallahi, biz İslâmiyeti küfre karşı açıklamaya daha haklı, daha lâyıkız! Allah'ın dini Mekke'de muhakkak üstün gelecektir!

Kavmimiz bize karşı taşkınlık etmek isterlerse, kendileriyle çarpışırız. İnsaflı davranmak isterlerse, onu da kabul ederiz! ' dedim. 127

Resûlullah aleyhisselâm:

'Biz, sayıca çok azız! ' buyurunca:

'Seni hak din ve Kitab ile peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; 128 hiç çekinmeden, korkmadan, 129 oturup İslâm inanç esaslarını açıklamadığım bir küfür meclisi kaim ayacaktır! 130

Seni hak din ve Kitab ile peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki; biz muhakkak ortaya çıkacağız! ' dedim. 131

İki saf halinde çıktık. Saflardan birinin başında Hamza, diğer safın başında ben vardım. 132

Sert adımlarla, yerin topraklarını un gibi tozuta tozuta, 133 Mescid-i Haram'a girdik.

Kureyş müşrikleri bir bana, bir Hamzaya bakıyorlardı.

Onlar, o gün, bir benzerine daha uğramadıkları hüzün ve kedere uğradılar.

O zaman, Resûlullah aleyhisselâm, bana:

'Hak ile bâtılı ayırdı! ' diye, 'Faruk' adını verdi." 134

-------------------------------------

121. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 21.

122. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 242, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu'n-nadrâ, c. 1, s. 246, 256, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1 , s. 296, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 21-22, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1 , s. 275.

123. Ebu Nuaym , c. 1, s. 242, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, Zehebî, Târîhu'l-islâm, s. 180, Diyarbekrî, c. 1, s. 296, Halebî, c. 1, s. 21, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 275.

124. Ebu Nuaym, c. 1, s. 242, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, Diyarbekrî, c. 1, s. 296, Halebî, c. 2, s. 22, Zürkânî, c. 1, s. 275.

125. Ebu Nuaym, c. 1 , s. 242, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, Zehebî, s. 180, Diyarbekrî , c. 1 , s. 296, Halebî, c. 2, s. 22, Zürkânî, c. 1, s. 275.

126. Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, 256, Diyarbekrî, c. 1 , s. 296, Zürkânî, c. 1, s. 275.

127. İbn Esîr, Usdu'l-gâbe, c. 4, s. 150.

128. Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, 256, Diyarbekrî, c. 1 , s. 296, Halebî, c. 2, s. 22, Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 1, s. 275.

129. Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 256, Halebî, c. 2, s. 22.

130. Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 256, Diyarbekrî, c. 1, s. 296, Halebî, c. 2, s. 22.

131. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 242, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, Halebî, c. 2, s. 22.

132. Ebu Nuaym, Delâilü'n-nübüvve, c. 1, s. 242, Muhibbüt-Taberî, Rıyâdu’n-nadrâ, c. 1, s. 246, Zehebî, Târihu’l -İslâm, s. 180, Diyarbekrî, Hamîs, c. 1, s. 296, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 2, s. 22, Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 1, s. 275.

133. Ebu Nuaym, c. 1, s. 242, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, Diyarbekrî, c. 1, s. 296, Halebî, c. 2, s. 22, Zürkânî, c. 1, s. 275.

134. Ebu Nuaym, c. 1, s. 242, Muhibbüt-Taberî, c. 1, s. 246, Zehebî, s. 180-181, Diyarbekrî, c. 1, s. 296, Halebî, c. 2, s. 22, Zürkânî, c. 1, s. 275.