Benî Nadîr Yahudilerinin başkanı Huyey b. Ahtab, Medine'ye doğru gelmekte oldukları sırada, Ebu Süfyan ile diğer Kureyş müşriklerine:

" Benim kavmim olan Benî Kurayza Yahudileri sizinle birlikte bulunacaklardır! Onların pek çok zırhlıları ve 750 savaş erleri vardır" demişti.

Ebu Süfyan, Medine'ye yaklaştığı zaman, ona:

" Kavminin yanına git! Muhammed ile aralarındaki muahedeyi bozsunlar! " dedi. 102

Ka'b b. Esed, Benî Kurayza Yahudilerinin muahede yapmaya yetkili adamı ve başkanı idi.

Peygamberimiz aleyhisselam, onun kavmi olan Benî Kurayza ile de, onunla da muahede ve mukavele yapmış bulunuyordu. 103

Peygamberimiz aleyhisselam, daha önce, Medine'ye geldiği zaman da, Müslümanlar ile Müslüman olmayanlar arasında umumî bir muahede ve mukavele yapmıştı.

Bu muahede hükümleri arasında:

" Yahudilerin Müslümanlarla bir topluluk teşkil ettikleri kabul olunmakta, Peygamberimiz aleyhisselamın izni ve müsaadesi olmadıkça kendilerinin herhangi bir askerî harekatta bulunamayacakları, ne Kureyşîleri, ne de onlara yardım edenleri hiçbir suretle korumayacakları, Medine'ye bir taarruz vukuunda elbirliği ile Medine'nin savunulacağı hükmü yer almakta idi. 104

Huyey b. Ahtab müşriklerden Zü'l-huleyfe mevkiinde ayrılıp Usbe yolunu tuttu, geceleyin Ka'b b. Esed'in yurduna vardı.

Muhammed b. Ka'b el-Kurazî der ki:

" Huyey b. Ahtab, uğursuz bir adamdı.

Kendi kavmi olan Benî Nadîr Yahudilerinin başlarına, yurtlarından sürdürmek gibi bir uğursuzluk getirmişti.

Onun uğursuzluğu Benî Kurayza Yahudileri ne de sıçramış, onların öldürülmelerine sebep olmuştu.

Huyey b. Ahtab, Benî Kurayza Yahudilerinin başına geçmeyi, onlar yanında itibarlı olmayı özlerdi. Kendisinin durum ve tutumu, Kureyş müşrikleri içinde Ebu Cehil b. Hişam'a benzerdi.

Huyey b. Ahtab Benî Kurayza Yahudilerinin yurduna gittiği zaman, Benî Kurayza Yahudileri onu evlerine sokmak istemediler.

Huyey b. Ahtab'ın ilk buluştuğu kimse, Gazzal b. Semev'el idi.

Huyey b. Ahtab, ona:

'Artık seni Muhammed'den rahata kavuşturacak şeyi getirdim sana!

İşte, Kureyş Akik vadisine, Gatafanlar da Zegabe'ye gelmiş, ordugâhlarını kurmuş bulunuyorlar! ' dedi.

Gazzal:

'Vallahi, sen bize zamanın horiuğunu, hakîrlik ve zelilliğini getirmişsindir! ' dedi.

Huyey b. Ahtab:

'Böyle söyleme! ' dedikten sonra, Ka'b b. Esed'in kapısına doğru yöneldi ve kapıyı çaldı. 105

Ka'b b. Esed, Huyey b. Ahtab'ın kendisiyle konuşmaya geldiğini işitince, kapısını kapatmıştı.

Huyey b. Ahtab içeri girmek için izin istedi. Fakat Ka'b kapıyı ona açmaktan kaçındı 106 ve kendi kendine:

'Huyey b. Ahtab'ı yanıma sokmayacağım!

Uğursuz adam, kavminin başına uğursuzluk getirmişti.

Şimdi o beni de Muhammed'le aramızdaki muahedeyi bozmaya davet edecektir' diyerek söylendi.

O sırada, Huyey b. Ahtab kapıyı çaldı 107 ve:

'Ey Ka'b! Yazıklar olsun sana! Kapıyı aç bana! ' diyerek seslendi.

Ka'b:

'Ey Huyey! Sana da yazıklar olsun! Sen uğursuz bir adamsın! 108 Kavmine uğursuzluk getirdin. Onları mahvettin!

Sen bizden geri dönüp git! Sen ancak benim ve kavmimin başına felâket getirmek istiyorsun! ' dedi.

Huyey b. Ahtab, geri dönüp gitmeye yanaşmadı. 109

Ka'b:

'Ey Huyey! Ben Muhammed'le muahede yapmış bulunuyorum! Aramızdaki bu muahedeyi bozucu değilim! Çünkü, ben onda Vefâkârlıktan ve doğruluktan başka birşey görmedim! 110

Vallahi, onun bize karşı ne bir ahid zimmetini bozmuşluğu, ne de bir perdemizi yırtmışlığı vardır! O bize en iyi komşuluk yapmış bulunuyor! ' dedi.

Huyey b. Ahtab:

'Yazıklar olsun sana ey Ka'b! Ben sana uğursuzluk değil, zamanın bütün kuvvet ve şerefini, denizler gibi dalgalanan orduları getirdim! ' dedi. 111

Ka'b b. Esed:

'Nedir bu?' diye sordu. 112

Huyey b. Ahtab:

'Ben sana başlarında kumandanları ve lideriyle birlikte bütün Kureyşîleri ve Kinaneleri getirip Rûme'ye, suların toplandığı yere kondurdum!

Ben sana başlarında kumandanları ve lideriyle birlikte bütün Gatafanları getirip Zegabe'den Nakmâ'ya, Uhud'a kadar uzanan yere kondurdum! 113

Atlıların, hecinsüvarların sayısı on bini bulmaktadır!

Bin at ve pek çok da silah vardır!

Muhammed, artık bu galeyanımızdan, kaynaşmamızdan kurtulamayacaktır! 114

Muhammed'le ashabının köklerini kazıyıncaya kadar ayrılmamaları, gitmemeleri için de, benimle ahid ve akid yapmış bulunuyorlar! ' dedi.

Ka'b b. Esed:

'Vallahi, sen bana zamanın zillet ve horiuğunu getirmişsindir!

Sen bana yağmurunu boşaltmış, şimşekler çakan, gürültüler koparan, içi boş, yağmursuz bir bulut getirmişsindir! 115

Ben derin, dibi görünmez bir deniz içindeyim ki, evimdekilerden ne bir kimseye erişmeye kadirim, ne de yanımda çoluk çocuğum var!

Sen benim yanıma hiç uğramadan dön, git! Senin getirdiğin şey bana gerekmez! 116

Yazıklar olsun sana ey Huyey! Sen beni bırak da, yapmış olduğum muahedeye sadık ve bağlı kalayım!

Çünkü, ben Muhammed'den şimdiye kadar sadıklıktan, Vefâkârlıktan başka birşey görmedim! ' dedi.

Huyey b. Ahtab:

'Yazıklar olsun sana! Kapıyı aç da, seninle konuşacağım' dedi.

Ka'b b. Esed:

'Yapamayacağım! Sana kapıyı açamayacağım! ' dedi.

Huyey b. Ahtab:

'Vallahi, senin bana kapını kapaman, halisa yemeğinden bana kendinle birlikte yedirmek istemeyişinden başka birşey için değildir! Yemeğin senin olsun! Orada o önüme konulmasın! ' dedi. 117

Huyey b. Ahtab böyle pintilik atfederek Ka'b b. Esed'i kızdırdığı için, o da ona kapıyı açtı.

Huyey b. Ahtab, içeri girince, Ka'b'ı kandırmak, aldatmak için elinden geleni yapmaktan geri durmadı. 118

En sonunda Ka'b:

'Sen bugün yanımdan ayrıl, git! Ben bu işi Yahudi büyükleriyle bir konuşayım! ' dedi.

H uyey:

'Onlar ahid ve akid yapma yetkisini sana vermişlerdir. Sen onlarla neyi görüşüp konuşacaksın?! ' dedi ve o kadar üzerine düştü ki, nihayet onu bu yoldaki görüşünden vazgeçirdi.

Bunun üzerine, Ka'b b. Esed:

'Ey Huyey! Görüyorsun ki, bu yola istemeyerek girmiş bulunuyorum! Muhammed öldürülemez, Kureyşîler de kendi memleketlerine dönüp gitmek zorunda kalırlar, sen de ev halkının yanına döner gidersin de, ben ve yanımda bulunanlaryurdumuzun ortasında yapayalnız kalırız ve hepimiz öldürülürüz diye korkuyorum! ' dedi.

Huyey b. Ahtab:

Tûr-u Sînâ günü Musa'ya indirilen Tevrat'taki ahidler üzerine sana söz veriyorum: 119 Eğer bu kaynaşma ve dalgalanmada Muhammed öldürülmez de Kureyş ve Gatafanlar yurtlarına dönüp gidecek olurlarsa, seninle birlikte kalene gireceğim! Senin başına gelecek felâket benim başıma da gelinceye kadar yanından ayrılmayacağı m. 120

Sen Kureyşîlerle Gatafanlardan senin yanında rehine olarak bulunmak üzere yetmiş kişi almadıkça, çarpışmaya girme! ' dedi.

Ka'b b. Esed:

'O halde ey Huyey! Adamlarının her kabilesinden rehine olarak yanımızda bulundurmak üzere bize yetmiş kişi almadıkça, Muhammed'e karşı onlarla birlikte çarpışmaya çıkmayız! ' dedi" 121 ve Peygamberimiz aleyhisselamla aralarındaki muahedeyi bozdu. 122

Huyey b. Ahtab, Peygamberimiz aleyhisselamın Benî Kurayza Yahudileriyle yapılmış olan muahede hakkında yazdırdığı yazıyı getirtip yırttı.

Böylece, barışıklık işinin bozulduğu ve harp haline girildiği bilindi. 123

-------------------------------------

102. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 454.

103. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 231.

104. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 147, 150, Ebu Ubeyd, Kitâbu'l-emvâl, s. 290, 294.

105. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 454, 455.

106. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 231.

107. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 455.

108. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 231.

109. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 455.

110. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 231.

111. Vâkıdî, Megâzî, c. 2 , s. 455.

112. Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 103.

113. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 232, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 455.

114. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 455.

115. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 232, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 455, 456.

116. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.

117. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.

118. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 231-232, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.

119. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.

120. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 232, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.

121. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.

122. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 232, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.

123. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 456.