İslâm dini, tevhid dinidir.
Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde açıklandığı üzere, İslâm dininde herşeyden önce, Allah'a ve Allah'ın birliğine iman etmek farzdır. 446
İslâm dininin bu tevhid akidesi; Allah'ın birliğine, O'ndan başka ibadet edilecek mâbud bulunmadığına inanmak demektir ki, bu akide, Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadis-i şeriflerde " Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka ilah yoktur" kelime-i tevhidi ile en veciz bir şekilde ifade buyurulmuştur.
Tevhid; Yüce Allah'ın Zâtını, zihinlerde tasavvur ve tahayyül edilen herşeyin dışında ve üstünde tutmak demektir.
Bu da, üç şeyle:
1) Yüce Allah'ın Rabliğini bilmekle,
2) Yüce Allah'ın Vâhidliğini, birliğini ikrar etmekle,
3) Yüce Allah'a, hiçbir şeyi eş, ortak tutmamakla olur. 447
Zaten, bütün Âdem oğullarının Rabbü'l-âlemînin Rabliğini tanımaları, asıldır.
Tanımamaları veya O'na şerik koşmaları, arızîdir, sonradandır. Çünkü:
" Yüce Allah Âdem (aleyhisselâm)ın zürriyetini zerreler halinde çıkarıp onları akıl sahibi yapmış, kendilerine:
'Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?' diye hitap etmiş, onlar da:
'Evet! Rabbimizsin! ' (A'râf: 172-173) demişler; bu ikrar, onlar için, ilk iman olmuştur.
İşte, bunun içindir ki, bütün Âdem oğulları, daima bu selîm fıtrat üzene dünyaya getirilmişlerdir.
Kim, bundan (bu ahidden) sonra küfür etmişse, muhakkak ki, o fıtrî imanını kendisi değiştirmiş;
Kim de iman ve tasdikte bulunmuşsa, o da ilk ikrarı üzerinde sebat ve devam etmiştir." 448
A'râf sûresinin 172-173. âyetlerinde açıklanmış olduğu üzere, Âdem oğullarının, daha dünyaya gelmeden ikrarlarının alınışı gerekçesi olarak da:
" Kıyamet günü, 'Bizim, bundan haberimiz yoktu! ' yahut 'Daha önce, ancak atalarımız Allah'a şirk koşmuştu. Biz de, onların ardından gelen bir nesiliz. Şimdi, o bâtılı kuranların işlediği günahlar yüzünden bizi helak eder misin?! ' dememeniz içindi" buyurulmuştur.
--------------------------------------------
446. Bakara: 285, İmamn Âzam, Fıkhn Ekber, s. 2, 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 28, Buhârî, Sahih, c. 6, s. 20, Müslim , Sahih, c. 1 , s. 37, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 224, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 7, Nesâî, Sünen, c. 8, s. 98, İbn Mâce, Sünen, c. 1, s. 24-25.
447. Seyyid Şerif, Ta'rifât, s. 48.
448. İmarru Âzam. Fıkh-ı Ekber. s. 14-15.