Put ağaçtan veya altından veya gümüşten, insan şeklinde yapılmış olursa, ona Arapça sanem;

Taştan yapılmış olursa, ona da vesen denilir. 449

Rivayete göre; Şis b. Âdem oğulları önceleri, gelir, Âdem aleyhisselâmın Nevz veya Bevz dağındaki mağarada bulunan cesedini ziyaret eder, ona tazimde bulunurlar, kendisi için Allah'tan rahmet dilerlerdi. 450

Kabil b. Âdem oğullarından bir adam:

" Ey Kabil oğulları! Şis oğulları, Âdem'in cesedinin çevresinde dönüp dolaşarak ona tazimde bulunuyorlar. Sizin ise, böyle birşeyiniz yok! " dedi ve onlar için bir put yonttu.

Tarihte ilk put yapan adam, bu oldu. 451

Kur'ân-ı Kerîm'de:

1)Vedd,

2) Süva',

3) Yağus,

4) Yauk,

5)Nesr adları ile anılan putlar, 452 rivayete göre, Âdem aleyhisselâmın oğulları453 veya oğullarının oğulları idiler. 454

Bunlar, iyi amelli kişilerdi. 455

Halk, bunlara uyarlardı. 456

Süha’ın Şis aleyhisselâmın oğlu olduğu; Yağus, Yauk ve Nesr'in de Süva'ın oğulları oldukları da rivayet edilir. 457

Bunlar öldükleri zaman, adamları:

" Keşke onların suretlerini bize bir yapan olsaydı da, kendilerini hatırladıkça bizi ibadete teşvik etmiş olurdu! " 458 dediler. Onlara, yakınları çok ağladılar.

Kabil oğullarından bir adam:

" Ey kavmim! 459 Ben can vermeye güç yetiremem, ama size onların suretlerine göre beş tane heykel yapsam, yontsam olmaz mı?" dedi.

Onlar da:

" Olur! " dediler.

Bunun üzerine, Kabil oğullarının heykel yapıcısı, onlar için,

Vedd, Süva', Yağus, Yauk ve Nesr'in suretlerine göre, beş tane heykel yonttu, dikti.

Adlarına heykel dikilenlerin kardeşleri, amcalan ve amca oğulları, gelip bu heykellerin çevrelerinde koşarak dolaşırlar ve onlara tazimde bulunurlardı. O asır, böylece geçti.

Yerd b. Mehlâil, b. Kaynan, b. Şis, b. Âdem zamanında da böyle yapıldı. 460

Bazı kimseler İslâmiyetten döndü. 461

İkinci asır gelince, bu heykellere ilk çağdakinden daha çok tazimde bulundular.

Üçüncü asır gelince; " Bizden öncekilerin bu heykellere tazimleri, ancak Allah katında şefaat etmelerini umdukları içindi! " diyerek, onlara tapmaya başladılar ve küfürlerini artbrdılar.

Bunun üzerine, Yüce Allah, onlara İdris aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi.

İdris aleyhisselâm onları putlara tapmaktan men ve Yüce Allah'a ibadete davet etti. 462

Fakat, onlar İdris aleyhisselâmı yalanladılar.

Yüce Allah da, onu yüksek bir makama kaldırdı.

Putperestlik, Nûh aleyhisselâmın zamanına kadar, artmakta devam etti.

Yüce Allah, İdris aleyhisselâmdan sonra, Nûh aleyhisselâmı peygamber olarak gönderdi.

Nûh aleyhisselâm da, kavmini Yüce Allah'a ibadete uzun zaman davet etti.

Fakat, onlar Nûh aleyhisselâma karşı koydular ve onu yalanladılar. 463

Nûh aleyhisselâm, onlarla başa çıkamayınca, kendisini ve yanındaki mü'minleri onlardan kurtarması için, Yüce Allah'a dua etti. 464

Allah da, onları Tufan suyunda boğdu. 465

Tufan sulan; Nevz veya Bevz dağından beş heykel putu sürükleyip yere indirdi.

Suların şiddetli akışları onlan ülkeden ülkeye sürükledi. Nihayet, Cidde toprağına attı. Sonra, sular çekildi. Esen rüzgârlar, heykel putların üzerine toprak yığdı. 466

Putperestliğin Arabistan'da ne zaman ve nasıl yayıldığına gelince;

Mekke İsmail aleyhisselâmın oğullarına dar gelince başka ülkelerde bir yurt aramak üzere Mekke'den ayrılan herkes, Mekke Haremini tazim için, Harem taşlarından bir taşı muhakkak yanında taşır; ve her nereye gider, konarlarsa, onu yere koyarlar, Kabe'yi tavaf ettikleri gibi, onu da tavaf ederlerdi.

Bu tutum, kendilerini, taşlardan, güzel gördükleri, hoşlandıkları herhangi bir taşa tapınmaya kadar götürdü. 467

Bu Cahiliye devrinde, adam sefere çıkacağı zaman yanında dört taş taşır, üçü ile tenceresine ocak çatar, dördüncüsüne tapardı. 468

Bu dinî şaşkınlık, şöyle de anlatılır:

Bir kimse sefere çıkıp bir yerde konakladığı zaman dört taş alır, onlara göz gezdirip en yakışıklısını put edinir, ona tapar, kalan üçü ile de yemek tenceresi için ocak çatardı.

Oradan göç edeceği zaman onu orada bırakır, başka bir konak yerinde konaklayınca da böyle yapardı. 469

Yakışıklı taş bulunmazsa, kumlardan yığılıp tepe haline gelen, üzerinde sağmal devenin sağıldığı kum tepesine de tapılırdı. 470

İsmail aleyhisselâmın oğulları; hac ve umre için telbiye yapmak gibi, İbrahim aleyhisselâmdan kalma ibadetlere de-Allah'a şerik koşmak gibi bazı şeyler karıştırmakla birlikte-bağlı kalmakta devam ettiler. 471

Amr b. Luhay; Mekke'nin idaresini ele geçirdiği ve Cürhümîleri Mekke'den sürüp çıkardığı zaman, Kabe hizmetini de üzerine almıştı. 472

Amr b. Luhay'ın her sözü, Araplarca, itirazsız uyulur bir din hükmü olarak benimsenir, yerine getirilirdi.

Kendisi, din namına birtakım bid'aüar ihdas etmiş, Kabe'nin etrafına putları o dikmiş, İbrahim aleyhisselâmın dinini ilk defa o böylece bozup değiştirmişti. 473

Hübel putunu, Belka Meab yöresinden Mekke'ye getirip diken ve ona tapmalarını halka emreden, Amr b. Luhay'di. 474

İsaf ve Naile heykellerini putlaştıran,

Kureyşîleri Uzzâya taptıran da, o idi. 475

Lât'ı476 ve Menafi putlaştıran da o idi. 477

Nûh Tufanından kalma beş heykel putunu da, Cidde'ye gidip toprak altından çıkararak Mekke'ye o getirmiş, hacca gelen Arapları bu putlara tapmaya o davet ve teşvik etmiş ve davetine icabet edilerek478 Vedd putu, Vâdi'l-Kura'da Dûmetü'l-Cendel'e, Yauk Yemen'de Hayvan karyesine, Yağus Yemen Ekemesine, Nesr Sebe bölgesinde Belha' mevkiine, Süva' da Nahle'de Ruhat'a götürülüp yerieştirilmişti. 479

Araplar bu putlara tapmakla kalmamışlar,

Devs kabileleri, Zülkeffeyn putuna;

Haris oğulları, Züşşera putuna;

Müzeyneler, Nühm putuna;

Anezeler, Suayr putuna;

Kudaalar, Lahmlar, Cüzamlar, Âmileler, Gatafan kabileleri, Ukaysır putuna;

Havlanlar, Umyanus putuna;

Beni Bekrlerle Kinaneler, Sa'd putuna;480

Beni Kinane'lerden Malik ve Milkânlar, Sa'd putuna;

Tayyi'ler, Füls putuna;

Ezdlerin Tayyi' ve Kudaalardan komşuları olan kabileler, Bacer putuna;

Beni Esedler, Ya'büb putuna;

Has'am, Becile, Ezdi Serat ve Hevazinlerle bunlara akraba olan kabileler, Zülhalasa putuna;

Kudaalardan Müleyh oğulları, cinlere481 tapıyorlardı.

Araplardan, meleklere tapanlar, 482 onların Allah'ın kızları olduğunu sananlar olduğu gibi;483

Şi'râ yıldızına, 484

Güneşe tapanlar da vardı 485

Yalnız Mekke'de, Kabe'nin çevresinde, tapılmak üzere dikilmiş, kurşunla berkitilmiş üçyüz altmış tane put bulunuyordu! 486

Bunlar Arap kabilelerine ait olup, zaman zaman gelinir, ziyaret edilip kendilerine kurbanlar kesilirdi. 487

Mekke'de, umumî putlardan başka, her ailenin kendi evinde taptığı özel bir putu da vardı.

Bir kimse, yola çıkmak istediği ve hayvanına bineceği zaman, puta el yüz sürer; bu, onun yola çıkmadan önce yapacağı ilk iş olurdu.

Yolculuktan döndüğü zaman da, yine puta el yüz sürer; bu da, onun daha ailesini görmeden yaptığı ilk iş olurdu. 488

Ashab-ı Kiramdan Mikdad b. Esved'in de yeminle teyid ederek dediği gibi; " Peygamberler arasında, Peygamber aleyhisselâm, şartları en ağır bir Fetrer ve Cahiliye devrinde peygamber gönderilmişti ki, insanlar o zaman putlara tapmaktan daha üstün birdin bulunabileceğini sanmıyorlardı." 489

Kan davaları, hatta en önemsiz hadiseler bile, aileleri, kabileleri birbirlerine düşürür, yıllarca birbirleriyle boğuştururdu. 490

Kabileler arasındaki kan davaları, son Ficar kavgasında olduğu gibi, belli bir yerde karşılaşıp birbirlerinin kanını akıtarak öç alınmak suretiyle halledilmeye çalışı lirdi. 491

Açlık ve geçindirememek bahanesi ile çocuklar öldürülürdü. 492

Adam, köpeğini besleyip büyütür, çocuğunu ise öldürürdü. 493

Kız çocuğu doğurmak yüzkarası sayılır, kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü!

Biri bir kız çocuğunun doğumu ile müjdelendiği zaman, öfkesini sineye çekerek, hiddetinden yüzü kapkara kesilir; kendisine verilen, kötü saydığı müjdeden dolayı herkesten saklanır

" Onu, ne yapayım? Hakarete katlanarak alıkoyayım mı? Yoksa, toprağa mı gömeyim?" diye şaşırır kalırdı. 494

Kız çocukları, ellerinden tutulup su kuyularına bırakılır, onların boğulup gitmeleri karşısında acımasız, duyarsız kalınırdı! 495

Para kazanmak için cariyelerini fuhşa zorlayanlar;496

Asaletli bir adamdan evlat sahibi olmak için(! ), karılarını onunla yatıp kalkmaya teşvik eden şerefsiz erkekler bile vardı. 497

İçki düşkünlüğü aşırı derecelerde idi. 498

Kumar düşkünlüğü ise aile faciası halini almıştı:

Adam servetini, hatta ailesini ortaya koyup kumar oynar, servetini ve ailesini kaybederdi. 499

Yabancı ve koruyucusuz kimseler için can, mal ve hatta namus güvenliği kalmamıştı.

Yabancı satıcıların malları satın alınır, parasına ise dirsek çevirilirdi. 500

Hac veya umre yapmak üzere kızını yanına alarak Mekke'ye gelen yabancıların kızları ellerinden zorla alınıp kaçırılır, feryad ve istimdadlarına kulak aşılmazdı. 501

İşte, son peygamber Hazret-i Muhammed aleyhisselâmın ilahî vahyi telakki ettiği peygamberlik vazifesiyle mükellef kılındığı zaman, Arap dünyasının dinî ve içtimaî durumu bu kadar bozuktu.

Dış dünyanın durumu ise, bundan daha az bozuk değildi.

Hazret-i Muhammed aleyhisselâm; insanların elleriyle yaptıkları kötülükler yüzünden karaların, denizlerin bozulduğu502 böyle bir ortamda; yeryüzünde tevhid bayrağını açan ilk Müslüman, 503 Peygamberler Peygamberi, 504 Son Peygamber505 sıfatı ile, Mekke ve çevresinden başlayarak506 insanları Yüce Allah'ın İslâm dinine, önce hikmet ve güzel öğütlerle davet etmek;507

(Davetini kabul edenleri Cennet nimetleriyle) müjdelemek ve (davetinden yüz çevirenleri Cehennem azabıyla) korkutup uyarmak;508

Sonra da, fitne ve fesat ortadan kalkıncaya, din tamamıyla Allah'ın oluncaya, 509 İslâm dini bütün dinlere üstün gelinceye, 510 insanlara " Lâ ilahe illallah=Allah'tan başka ilâh yoktur! " 511 " Muhammedürresûlullah=Muhammed Allah'ın Resûlüdür! " 512 dedirtnceye kadar savaşmak... 513 gibi, çok ağır ve ağır olduğu kadar da şerefli bir vazifeyi tek başına yüklenmiş bulunuyordu.

Bundaki güçlüğü ve ağırlığı sadece düşünmek bile, insanı ürpertmeye ve titretmeye yeter!

--------------------------------------------

449. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu’l-esnam, s. 53.

450. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 50.

451. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 51, Yakut, Mu'cemu'l-buldan, c. 5, s. 367.

452. Nûh: 23.

453. Ebu'l-Fidâ, Tefsir, c. 4, s. 426, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 1, s. 97.

454. Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99.

455. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 51, Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Tabsıra, c. 1, s. 35.

456. Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99.

457. Zürkânî, Mevâhibu'l-ledünniye Şerhi, c. 2, s. 348.

458. Taberî, Tefsîr, c. 29, s. 99.

459. Taberî, Tefsîr, s. 29, s. 99, Ebu'l-Ferec İbn Cevzî, Tabsıra, c. 1, s. 35.

460. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 51-52, Yakut, Mu'cemu'l-buldan, c. 5, s. 367.

461. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 1, s. 39, Taberî, Târîh, c. 1, s. 85, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 29.

462. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 52, Ebu’l-Ferec, Tabsıra, c. 1, s. 35, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

463. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 52-53, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

464. Şuarâ: 118.

465. Müh: 25.

466. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 53, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

467. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 79-80, Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 6, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1 , s. 116.

468. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 4, s. 217, Dârimî, Sünen, c. 1, s. 13-14.

469. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 33, İbn Sa'd, Tabakât, c. 4, s. 217, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 57.

470. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 14.

471. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 80, Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 6-7, Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 116.

472. Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367.

473. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 100.

474. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 79, Yâkubî, Târîh, c. 1 , s. 254, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 16, s. 91, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1 , s. 17.

475. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 119-120, 126.

476. Süheylî, Ravd, c. 1, s. 357, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 4, Bedrüddin Aynî, Umdetu'l-kârî, c. 16, s. 91.

477. Ezrakî, Ahbâru Mekke, c. 1, s. 125, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 204.

478. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 54, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 367-368.

479. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 55, 57, 58, Yakut, Mu'cemu'l-büldân, c. 5, s. 67, 68.

480. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 3743.

481. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 34-63.

482. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 318, Kalkaşandî, Nihâyetü'l-ereb, s. 452.

483. Mahl: 57, İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 318, Şehristânî, el-Milel ve'n-nihâl, c. 2, s. 238.

484. Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 76-77, Zemahşerî, Keşşaf, c. 4, s. 34.

485. Ebu'l-Münzir Hişam, Kitâbu'l-esnâm, s. 110, Yâkubî, Târîh, c. 1, s. 255.

486. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 832, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 136, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 377, Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 92, Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1408, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 333.

487. Kastalânî, Mevâhibu'l-ledünniye, c. 1, s. 204, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 30.

488. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 85, Ebu'l-Münzir Hişam , Kitâbu'l-esnâm, s. 32-33.

* Fetret Devri, Yüce Allah'ın gönderdiği peygamberlerden iki peygamber arasında, İsa aleyhisselamla Hazret-i Muhammed aleyhisselâm arasında olduğu gibi, peygamberliğin kesintiye uğradığı, peygambersiz zaman, durgunluk zamanı demektir. (İbn Esîr, Nihâye, c. 3, s. 408). İsa aleyhisselâmla Peygamberimiz aleyhisselâm arasındaki fetret müddeti ise, altı yüz yıldır (Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 270).

489. Ebu Nuaym, Hilyetü'l-evliyâ, c. 1, s. 175-176, Taberânî’den naklen, Heysemî, Mecmau'z-zevâid, c. 6, s. 17.

490. İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 3, s. 62-118, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 502-687.

491. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 1, s. 195-198, İbn Sa'd, Tabakât, c. 1, s. 126-128, Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, c. 1, s. 100-103, İbn Abdi Rabbih, Ikdu'l-ferîd, c. 3, s. 11-113, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 233-236, İbn Esîr, Kâmil, c. 1, s. 588-595, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 46-57, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 1, s. 255-260, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 51 -53.

492. En'âm: 151.

493. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 14.

494. Nahi: 58-59.

495. Dârimî, Sünen, c. 1, s. 13.

496. Taberî, Tefsîr, c. 18, s. 133, Hâzin, Tefsîr, c. 3, s. 330, Ebu’l-Fidâ, Tefsîr, c. 2, s. 288, Suyûtî, Dürru'l-mensûr, c. 5, s. 46.

497. Buhârî, Sahîh, c. 6, s. 132, Ebu Dâvud, Sünen, c. 2, s. 282, Dârekutnî, Sünen, c. 3, s. 216-217, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 69.

498. Mus'abu'z-Zübeyrî, Nesebi Kureyş, s. 292, İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 237, 240, Kurtubî, Tefsîr, c. 3, s. 56, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 4, s. 1295.

499. Taberî, Tefsîr, c. 2, s. 358, Zemahşerî, Keşşaf, c. 1, s. 359, Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 6, s. 48, Hâzin, Tefsîr, c. 1, s. 149, Suyûtî, Dürru'l-mensur, c. 1, s. 253.

500. Mes’ûdî, Murûcu'z-zeheb, c. 2, s. 276, Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 72, Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c. 1 , s. 136, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 291, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 1, s. 215.

501. Süheylî, Ravdu'l-ünüf, c. 2, s. 73-74, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 2, s. 292.

502. Rum: 41.

503. En'âm: 14, 163, Zümer: 11-12.

504. Âl-i İmrân, 81, Taberî, Tefsîr, c. 3, s. 332, Kadı Iyaz, eş-Şifâ, c. s. Fahru'r-Râzî, Tefsîr, c. 8, s. 115.

505. Ahzâb: 40.

506. Şûra: 7.

507. Mahl: 125.

508. Sebe: 28.

509. Enfâl: 39.

510. Feth: 28.

511. İmam-ı Azam , Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 384, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 11, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 52, Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 3, 4. Nesâî, Sünen, c. 6, s. 4, 5, Dârimî, Sünen, c. 2, s. 137.

512. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 384, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 11-12, Müslim, Sahîh, c. 1, s. 53, Tirmizî, Sahîh, c. 5, s. 5, Nesâî, Sünen, c. 6, s. 7.

513. Enfâl: 39, İmam-ı Azam , Müsned, s. 3, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 384, Buhârî, Sahîh, c. 1, s. 4, Tirmizî, Sünen, c. 5. s. 5. Nesâî. Sünen. c. 6. s. 7.