Mekke fethedilince, Abdullah b. Zibârâ, öldürüleceğinden korkarak, Ümmü Hani'nin kocası Hübeyre b. Ebi Vehb ile birlikte Necran'a kadar kaçtı ve Necran kalesine girdi.

Orada, kendilerine:

" Arkanızdakilerden ne haber var?" diye sordukları zaman:

" Kureyşîleri soruyorsanız, Muhammed Mekke'ye girdi. Kureyşîler de öldürüldüler!

Vallahi, öyle sanıyoruz ki, Muhammed bu kalenize kadarda ilerleyip gelecektir! " dediler.

Belharisler ile Kilablar, kalelerinin bozuk, yıkık yerlerini onardılar ve yaylım hayvanlarını topladılar. 1163

Şair Hassan b. Sabit'in söylemiş olduğu bir tek beyit, Abdullah b. Zibârâyı uyarmaya, umutlandırmaya ve Mekke'ye geri çevirmeye yetti. 1164

Abdullah b. Zibârâ, Hassan b. Sabit'in beytini alıp da Mekke'ye, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gitmeye hazırlanınca, Hübeyre b. Ebi Vehb:

" Ey amcamın oğlu! Sen nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu.

Abdullah b. Zibârâ:

" Vallahi, Muhammed'in yanına gitmek istiyorum! " dedi.

Hübeyre b. Ebi Vehb:

" Ona tâbi olmayı mı istiyorsun?" diye sordu.

Abdullah b. Zibârâ:

" Evet! Vallahi! " dedi.

Hübeyre b. Ebi Vehb:

" Keşke ben senden başkasını yoldaş edinmiş olsaydım!

Vallahi, zannetmem ki, sen Muhammed'e temelli bağlı kalasın! " dedi.

Abdullah b. Zibârâ:

" Bu, senin görüşündür!

İnsanların en hayırlısı ve en iyisi olan amcamın oğlunu bırakıp da, ne için Benî Haris b. Ka'bların yanlarında oturalım?! " dedi.

Necran'dan ayrılıp Peygamberimiz aleyhisselamın yanına geldi.

Abdullah b. Zibârâ gelirken, Peygamberimiz aleyhisselam ashabıyla birlikte oturuyordu.

Peygamberimiz aleyhisselam, onu görünce:

" İşte İbn Zibârâ! Yüzünde İslâmiyet nuru parlıyor! " buyurdu.

Abdullah b. Zibârâ, Peygamberimiz aleyhisselamın yanına gelip ayakta durdu ve:

" Selam olsun sana ey Allah'ın Resûlü!

Şehadet ederim ki; Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur!

Şüşhesiz ki, sen de, O'nun kulu ve resûlüsün!

Hamd olsun O Allah'a ki, beni İslâmiyete hidayet edip kavuşturdu.

Ben, sana karşı, ata, deveye binerek veya yürüyerek düşmanlık yapmaktan geri durmamış; sonra da, senden korkup Necran'a kaçmıştım.

İslâmiyete hiçbir zaman yaklaşmamak istiyordum.

Yüce Allah ise, benim için, istediğimden daha hayırlısını diledi ve onun sevgisini gönlüme düşürünce, içinde yuvarlandığım dalâlet ve sapkınlıkları; hiçbir yarar vermez, kendisine kimin taptığını, kimin tapmadığını bilmez bir taş parçası karşısında akıl sahibinin tapınmasındaki ve ona kurbanlar kesmesindeki manasızlığı ve boşluğu düşünebildim! " dedi1165 ve yapmış olduğu bütün kötülüklerden dolayı Peygamberimiz aleyhisselamdan özür ve af diledi, özrü kabul edildi. 1166

Allah ondan razı olsun!

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Hamd olsun O Allah'a ki, sana İslâmiyeti bahşetti.

Şüphe yok ki, İslâmiyet kendisinden önce yapılanları siler! " buyurdu. 1167

Abdullah b. Zibârâ, İslâm amelleriyle Müslümanlığını güzelleştirdi. 1168

Abdullah b. Zibârâ'nın arkadaşı Hübeyre b. Ebi Vehb ise, Necran'da oturdu. Orada müşrik olarak ölüp gitti. 1169

-------------------------------------

1163. Vâkıdı, Megâzî, c. 2, s. 847.

1164. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 61, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 847.

1165. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 847, 848.

1166. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 902.

1167. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 848.

1168. İbn Abdilberr, İstiâb, c. 3, s. 902.

1169. Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 848, 849.