Peygamberimiz aleyhisselam; mücahicileri çarpışmaya teşvik etti. Sadakat ve bağlılık gösterdikleri, güçlüklere göğüs gererek sabır ve sebat ettikleri takdirde fetih ve zafere kavuşacaklarını onlara müjdeledi.

Huneyn vadisine sabahın alacakaranlığında, savaş düzeni halinde inilmeye başlandı. 103

Hevâzinler, Huneyn vadisinin iki yanına gizlenmişler, pusu kurmuşlardı. 104

Cabir b. Abdullah; Hevâzinlerin Huneyn'e önceden gelip vadinin gizli yollarını ve dar geçitlerini tuttuklarını, Müslümanları oralarda pusuya düşürmek için toplanmış, hazırlanmış, üslenmiş olduklarını ve birdenbire saldırılarına uğradıklarını söyler. 105

Seleme b. Ekvâ da:

" Ben, ilerleyip bir yokuşa çıkıyordum.

Beni düşmandan biri karşıladı. Hemen ona bir ok attım. Benden gizlendi de, ne yaptığını bilemedim.

Hevâzinlere bakıp dururken, bir de ne göreyim: Onlar başka bir yokuştan ortaya çıkıvermişlerdi! " der. 106

Hevâzinler; attıkları hiçbir oku boşa gidermeyecek kadar keskin nişancı ve atıcı idiler.

Hevâzinlerin İslâm askerlerinden ilk karşılaştıkları kimseler ise, genellikle, aceleci, zırhsız, silahsız veya pek az silahlı birtakım toy gençlerdi. 107

Bununla birlikte, onlar karşılaşır karşılaşmaz Hevâzinlerin üzerlerine atılıp onları bozguna uğratmayı başarmışlardı.

Fakat, ganimet toplamaya koyuldukları zaman da, Hevâzinlerin çekirge sürüsü gibi ok yağmuruna tutuldular ve tutunamayarak bozuldular, dönüp kaçmak zorunda kaldılar. 108

Bu öncü birliği içinden ilk ürküp kaçanlar da, suçları bağışlanmış ve kendiliklerinden İslâm mücahidleri arasına katılmış bulunan iki bin kadar Mekkeli idi. 109

Enes b. Malik de; hiçbir zaman Hevâzinler kadar kalabalık ve çokluk bir topluluk görmediğini; sabah karanlığında, vadiye inerken, dar bir geçitte onların birdenbire saldırısına uğradıklarını ve ilk bozulup kaçanların Süleym süvarileri olduğunu ve Süleymleri Mekkelilerin, Mekkelileri de sair halkın takip ettiğini; 110 süvarilerin kaça kaça İslâm ordularının arkasına kadar çekilmiş olduklarını gördüklerini bildirir. 111

Rivayete göre; yeni Müslüman olan Mekkelilerden bazıları, o sırada birbirlerine Peygamberimiz aleyhisselam hakkında:

" Onu yalnız bırakın! Tam sırasıdır, bozulun! " demişlerdi. 112

-------------------------------------

103. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897.

104. İbn Hazm, Cevâmiu's-Sîre, s. 239.

105. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 85, Ahmed b. Hanbel, c. 3, s. 376, Taberî, Târih, c. 3, s. 128, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 262-263, İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 2, s. 189-190, Zehebî, Megâzî, s. 479, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 326, İbn Kayyım, Zâdu'l-mead, c. 2, s. 208, Heysemî, Mecmau’z-zevâid, c. 6, s. 179, Diyarbekrî, Târîhu'l-hamîs, c. 2, s. 101.

106. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1402.

107. Müslim, Sahîh, c. 3, s. 1400-1401.

108. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 281 Buhârî, Sahîh, c. 5, s. 99, Müslim , c. 3, s. 1401.

109. Taberî, Tefsir, c. 10, s. 100.

110. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 897, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 151.

111. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 3, s. 151.

112. Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 65, Zürkânî, Mevâhibü'l-ledünniye Şerhi, c. 3, s. 10.