Müslümanlar, Taif kalesine hep birden hücuma kalkmak için Peygamberimiz aleyhisselamdan izin istediler.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onu fethedeceğimizi sanmıyorum!

Onun fethi hakkında bize şimdilik izin verilmemiştir! " buyurdu. 423

Ashabdan Ebu Bürde'nin bildirdiğine göre; insanların veya kabilelerin Peygamberimiz aleyhisselama karşı en kinlisi ve hınçlısı Sakîflerle Benî Hanifeler idi. 424

Ebu Mıhcan, Taif kalesinin üzerinde dikilerek, Müslümanlara:

" Ey Muhammed'in köleleri! Siz vallahi şimdiye kadar bizden başka iyi çarpışan kimselerle karşılaşmadınız ve en kötü bir yerde de tutulup kalmadınız!

Sizler, umduğunuz şeylere eremeden dönüp gideceksiniz!

Bizler çok katıyız ve katı kalbliyiz!

Bizim babalarımız da, katı ve katı kalbli idiler!

Vallahi, bizim size teslim olacak, boyun eğecek kabilemiz yok!

Taif'i sağlam ve sarp bir kale yapmışızdır! " diyerek bağırdı.

Hazret-i Ömer:

" Ey İbn Habib! Sen bu deliğinden çıkıncaya kadar, geçimliklerini kesmeye devam edeceğiz!

Sen ancak er geç deliğinden çıkacak bir tilki gibisindir! " dedi.

Ebu Mıhcan:

" Ey İbn Hattab! Siz üzüm asmalarını keserseniz, su ve toprak ile onlar tekrar meydana gelmez mi?" dedi.

Hazret-i Ömer:

" Sen suyun ve toprağın yanına gitmeye güç yetiremeyeceksin ki!

Sen içeride ölünceye kadar, biz senin deliğinin kapısından ayrılmayacağız" dedi.

Hazret-i Ömer böyle söyleyince, Hazret-i Ebu Bekir:

" Ey Ömer! Böyle söyleme! Çünkü, Resûlullah aleyhisselama Taifi fethe daha izin verilmedi" dedi.

Hazret-i Ömer:

" Bunu sana Resûlullah aleyhisselam mı söyledi?" diye sordu.

Hazret-i Ebu Bekir:

" Evet! " dedi. 425

Osman b. Maz'un'un zevcesi Havle binti Hakîm de:

" Yâ Rasûlallah! Allah sana Taifi feth ettirirse, Bâdiye binti Gaylan'ın veya Fâria binti Akîl'in ziynetlerini, takıntılarını bana ver! " dediği zaman, 426 Peygamberimiz aleyhisselam:

" Ey Hüveyle! Ya daha Sakîfi bana boyun eğdirmeye izin verilmedi ise, sana ne yapabilirim?" buyurmuştu. 427

Havle:

" Yâ Rasûlallah! Taiflilere hücuma hazırlanmaktan seni alıkoyan nedir?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Bize şu ana kadar onlara galebe çalmaya izin verilmedi.

Taif'i şimdilik fethedeceğimizi sanmıyorum! " buyurdu. 428

Havle bunu Hazret-i Ömer'e haber verdi. 429

Hazret-i Ömer, Peygamberimiz aleyhisselamın huzuruna girdi ve:

" Yâ Rasûlallah! Havle'nin kendisine senin söylediğini açıklayarak bana söylediği şeyi ona sen mi söyledin?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Onun söylediği şeyi ona ben söylemiştim! " buyurdu. 430

Hazret-i Ömer:

" Demek, onlar üzerine galebe çalmaya izin verilmedi?" dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! İzin verilmedi" buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Öyleyse, göç etmeye hazırlanmaları halka haber verilecek mi?" diye sordu:

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Evet! " buyurdu.

Bunun üzerine, Hazret-i Ömer, göç etmeye hazırlanmalarını Müslümanlara ilan etti. 431

Hazret-i Ömer:

" Ey Allah'ın Peygamberi! Sakîfler aleyhinde Allah'a dua etsen olmaz mı?" diye sordu.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Allah, Sakîfler aleyhinde dua etmeye de izin vermedi! " buyurdu.

Hazret-i Ömer:

" Öyleyse, aleyhlerinde dua etmeye izin vermediği bir kavmi ne için öldürdük?! " dedi.

Peygamberimiz aleyhisselam:

" Siz hemen göç etmeye bakınız!

Siz hemen göç etmeye bakınız! " buyurdu. 432

Dönüş için ilan yapılınca, Müslümanlar konuşmaya ve birbirlerine gidip gelmeye başladılar433 ve:

" Taif'i fethetmeden nasıl dönüp gideriz?! 434

Allah bize buranın fethini nasip edinceye kadar buradan ayrılmayız!

Vallahi, bunlar, şimdiye kadar karşılaştıklarımızdan daha önemsiz ve daha azdırlar!

Mekkelilerin ve Hevâzinlerin topluluklarıyla karşılaştık.

Allah, o toplulukları dağıttı.

Bunlar ise, deliğine sinmiş tilkiden ibarettirler!

Eğer bunları kuşatmaya devam edecek olursak, şu kulübelerinde ölür giderler" dediler.

Aralarında konuşmalar, anlaşmazlıklar çoğaldı.

Hazret-i Ebu Bekir'e gidip onunla konuştular.

Hazret-i Ebu Bekir, onlara:

" Bu işi Allah ve Allah'ın Resûlü daha iyi bilir.

Emir Resûlullah aleyhisselama gökten gelir! " dedi.

Hazret-i Ömer'e gittiler.

Hazret-i Ömer bu işe karışmaktan kaçındı ve:

" Biz, Hudeybiye hadisesini gördük!

Hudeybiye'de içime Allah'tan başkasının bilmediği şüphe girdi.

O gün, Resûlullah aleyhisselama hiç yapmadığım sözlerle başvurdum.

Az kalsın ev halkım ve malım mahvolup gidecekti!

Onun Allah tarafından yaptığı işte bizim için hayır vardı.

Halk için, Hudeybiye barışından daha hayırlı bir fetih olmamıştır!

Resûlullah aleyhisselamın peygamber olarak gönderildiği günden Hudeybiye'de barış yazısının yazıldığı güne kadar Müslüman olanlardan daha çok kimseler, kılıç kullanılmadan Müslüman oldular.

Resûlullah aleyhisselamın yaptığında hayırvardır.

Ben, o işten sonra, hiçbir zaman, hiçbir iş hakkında ona dönüp itiraz edemem.

Bu iş, Allah'ın işidir. O, Peygamberine, dilediğini vahyeder! " dedi. 435

Peygamberimiz aleyhisselam, halkın dilini kesmek için, bazılarıyla konuştu.

Nevfel b. Muaviyetü'd-Di'lî'ye:

" Ey Nevfel! Sen ne dersin, ne görüştesin?" diye sordu.

Nevfel:

" Yâ Rasûlallah! Deliğinde bulunan tilkiyi bekler durursan, yakalarsın!

Onu kendi haline bırakırsan, sana zarar vermez! " dedi. 436

Peygamberimiz aleyhisselam, Taif'i fethe izin vehimeyince: 437

" İnşaallah, yarın döneceğiz! " buyurdu.

Bu, Müslümanlara çok ağır geldi.

Bunun üzerine, Peygamberimiz aleyhisselam:

" Öyleyse, yarın sabah, çarpışmaya hazırlanınız! " buyurdu.

Sabahleyin, savaştılar ve yaralandılar! 438

Peygamberimiz aleyhisselam:

" İnşaallah, yarın döneceğiz! " buyurdu.

Bu, Müslümanların hoşuna gitti. Hemen yol hazırlığına giriştiler.

Peygamberimiz aleyhisselam, onlara bakıp gülümsedi. 439

Müslümanların, böyle, Peygamberimiz aleyhisselamın dönüş emri hakkındaki yararlılığı görerek kendi görüşlerini değiştirmeleri de, Peygamberimiz aleyhisselamın hoşuna gitti. 440

Sakîfler, Müslümanların Taif muhasarasını kaldırarak ayrılmaya başladıklarını görünce, Saîd b. Ubeyd es-Sakafî:

" Biliniz ki; Sakif kabilesi yerinde duruyor! " diyerek seslendi.

Uyeyne b. Hısn da:

" Evet! Öyledir! Vallahi, onlar şerefli ve kıymetli olarak yerlerinde duruyordur ve duracaklardır! " diye karşılık verdi, Saîd'in sözünü benimsedi. 441

Müslümanlardan birisi, 442 ona:

" Allah seni kahretsin! Resûlullah aleyhisselama karşı koyan müşrik bir kavmi mi övüyorsun! ? Güya, sen Resûlullah aleyhisselama yandıma gelmiştin?! " diyerek çıkıştı.

Uyeyne b. Hısn:

" Vallahi, ben sizin yanınızda Sakiflerle çarpışayım diye gelmedim.

Fakat, Muhammed'in Taif'i fethetmesini, kendim için Sakîflerden bir kız ele geçirip onunla evleneyim de, o bana belki bir erkek çocuk doğurur diye arzu ettim. Çünkü, Sakîfler çok zeki ve cin fikirli bir kavimdir! " dedi. 443

Hazret-i Ömer Uyeyne b. Hısn'ın bu sözlerini Peygamberimiz aleyhisselama haber verince, Peygamberimiz aleyhisselam gülümsedi. 444

-------------------------------------

423. Beyhakî Sünenü'l-kübrâ, c. 9, s. 84.

424. Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 420.

425. Vâkidi, Megâzî, c. 3, s. 935.

426. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Taberî, Târih, c. 3, s. 134, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 170.

427. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Vâkıdî, c. 3, s. 935, Taberî, c. 3, s. 134.

428. Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 168, Zehebî, Megâzî, s. 491.

429. İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Beyhakî, Delâilü'n-nübüvve, c. 5, s. 170, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267 Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 350.

430. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Beyhakî, Delâil, c. 5, s. 170.

431. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 935, Ebu'l-Fidâ, c. 4, s. 350.

432. İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 159.

433. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 936.

434. Vâkıdî, c. 3, s. 936, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1403.

435. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 936.

436. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 2, s. 159, Taberî, Târih, c. 3, s. 133, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267, İbn Seyyid, Uyünu'l-eser, c. 2, s. 201, Zehebî, Megâzî, s. 496, Ebu'l-Fidâ, el-Bidâye ve'n-nihâye, c. 4, s. 350.

437. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, Tabakât, c. 2, s. 159.

438. Vâkıdî, c. 3, s. 936-937, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, Buhârî, Sahih, c. 5, s. 102, Müslim, Sahih, c. 3, s. 1403.

439. Vâkıdî, c. 3, s. 937, İbn Sa'd, c. 2, s. 159, Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 11, Buhârî, c. 5, s. 102, Müslim, c. 3, s. 1402, İbn Seyyid, c. 2, s. 202, Ebu'l-Fidâ, c. 4, 350.

440. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 215, Halebî, İnsânu'l-uyûn, c. 3, s. 82.

441. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 127, Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937, Taberî, Târih, c. 3, s. 134, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 267.

442. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Taberi, c. 3, s. 134, İbn Esîr, c. 2, s. 267.

443. İbn İshak, İbn Hişam, c. 4, s. 127, Vâkıdî, c. 3, s. 937, Taberî, c. 3, s. 134, İbn Esîr, c. 2, s. 267.

444. Vâkıdî, Megâzî, c. 3, s. 937.