Cûd, kerem, sehâ ve semahat kelimeleri genellikle cömertlik mânâsına gelirlerse de, bazıları bunların arasında mânâ farkı bulmuşlardır.
Üstün değerli, yararlı şeyleri gönülden koparak, hiç çekinmeden harcamaya kerem ismini vermişlerdir. 101
Bazılarına göre de, cömertliğin üç derecesi vardır:
1. Sehâ,
2. Cûd,
3. îsâr.
Malından bir kısmını verip bir kısmını bırakan kişi, sehâvet sahibidir.
Malından çok kısmını dağıtan ve kendisi için birazını bırakan kişi, cûd sahibidir.
Malından geçinecek kadarını alıkoyup üst tarafını dağıtan kişi de, îsâr sahibidir.
Sehâ; fıtrî bir haslettir. Sehânın zıddı şuhh'tur. 102
Şuhh; buhlün (cimriliğin) hırsla birlikte âdet haline gelmiş bulunmasıdır. 103
Buhl de; tutup biriktirmek lâyık olmayan şeyi tutmaktır. 104
Sehâ; cûddan üstündür.
Her sahî cûd sahibidir, fakat her cûd sahibi sahî değildir.
Cûd; lâyık olan şeyi lâyık olana vermektir.
Bunun zıddı olan buhl de, lâyık olan şeyi lâyık olandan esirgemektir. 105
Sehâvet; lâyık ve vacib olan miktarda malı, mahal ve münasip olan yerlere harcamak, ulaştırmak güç gelmeyip kolay gelmektir. 106
Meleke halinde bulunmayan, kolayca yapılamayan harcamaya cömertlik denmez.
Kendisini zorlaya zorlaya cömertliği âdet edinmiş olan kimse, cömert ahlâklı sayılmaz.
Fakat imkân ve fırsat bulamadığı için cömertlik yapamayan ve imkân bulunca yapacak olan kişi ise, ahlâkça cömert sayılır. 107
Cömertlikte sekiz türlü fazilet vardır: kerem, îsâr, afv, mürüvvet, neyi, müvâsât, semahat, müsâmahat.
Kerem; yaran herkese şâmil olan hususlarda gerektiği zaman çok mal harcamak nefse kolay gelmektir.
Îsâr; kendisinin muhtaç bulunduğu bir mal ile başkasının ihtiyacını karşılamaktır.
Afv; öç almaya güç yeterken bundan vazgeçmektir.
Mürüvvet; başkalarına bol bol iyilikte ve insaniyette bulunmayı âdet ve huy edinmektir.
Muvâsât; dost ve arkadaşlara lütufkârlıkta bulunmak, kendilerini hoş tutup idare etmek ve nimetten yararlandırmaktır.
Semahat; vermekle mükellef bulunulmayan şeyleri, başkalarının yararı ve hoşnutluğu için, gönülden koparak ve isteyerek bırakmaktır. 108
Bu üstün ve şerefli ahlâkta da, Peygamberimiz aleyhisselamın dengine erişebilecek yoktu.
Peygamberimiz aleyhisselamı yakından tanıyanlar, kendisini böyle vasıflamışlardır. 109
Hazret-i Ali:
" Resûlullah aleyhisselam, eli açıklıkta, insanların en cömerdi idi." 110
Hazret-i Âişe:
" Resûlullah aleyhisselam, hayırda esen rüzgârdan daha cömertti." 111
Abdullah b. Ömer:
" Resûlullah aleyhisselamdan daha cömert bir kimse görmedim." 112
Abdullah b. Abbas:
" Resûlullah aleyhisselam insanların en cömerdi idi" demiştir. 113
Peygamberimiz aleyhisselamda cömertliğin her türlüsü, Allah yolunda Allah'ın dinini açıklamak, Allah'ın kullarını doğru yola kılavuzlamak, açları doyurmak, cahilleri öğütlemek, haceti görüleceklerin hacetlerini görmek, yararlanacakları her yolla yararlandırmak ve ağırlıklarına tahammül etmek... gibi ilim, mal ve nefis cömertliğinin hepsi mevcuttu. 114
Peygamberimiz aleyhisselam:
" Ben ancak bölüştürücüyüm! Veren ise Allah'tır! " 115
" Bize mirasçı olunmaz! Bizim bıraktığımız sadakadır! Ancak, Muhammed'in ailesi ondan yer! " buyurmuştur. 116
Ebu Zerri'l-Gıfârî der ki:
" Resûlullah aleyhisselam, bana:
'Ey Ebu Zer! Şu hangi dağdır?' diye sordu.
'Yâ Rasûlallah! Uhud dağıdır! ' dedim.
Resûlullah aleyhisselam:
'Varlığım Kudret Elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; onun benim için altına çevrilmesi, beni asla sevindirmez!
Onu bir kırat bile bırakmaksızın Allah yolunda harcarım! ' buyurdu.
'Yâ Rasûlallah! Bir kantar da mı bırakmazsın?' diye sordum.
Resûlullah aleyhisselam, üç kere:
'Bir kırat bile bırakmaksızın!
Bir kırat bile bıratmaksızın!
Bir kırat bile bırakmaksızın! ' buyurdu.
Sonra da:
'Ey Ebu Zer! Ben ancak az olana az derim, çok olana çok derim! ' buyurdu. '117
Akşama doğru Medine'nin Harre mevkiinde Peygamber aleyhisselamla birlikte yürüyordum ve Uhud dağına bakıyorduk.
Peygamber aleyhisselam:
'Ey Ebu Zer! ' buyurdu.
'Buyur yâ Rasûlallah! Emrine amadeyim! ' dedim. 118
Resûlullah aleyhisselam, Uhud'a bakarak:
'Şu Uhud'un benim için altına çevrilmesini, 119 ondan bir tek dinarın üç günden fazla yanımda akşamlamasını, beklemesini arzu etmem! O bir tek dinarı da ben sadece borç için yanımda bulundurur, 120 hepsini Allah'ın kullarına (eliyle sağına, önüne ve soluna işaret ederek) 'Alınız! Alınız! ' derim' buyurdu.
Sonra yürümeye devam ettik.
'Ey Ebu Zer! 121 Çok mal sahipleri vardır ki, 122 Kıyamet gününde123 onlar sevapça pek azdırlar!
Ancak (yine eliyle sağına, önüne ve soluna işaret ederek) mallarını şöyle şöyle harcayanlar müstesnadır! 124
Böyleleri de pek azdır! ' buyurdu." 125
-------------------------------------
101. Kadı Iyaz, Şifâ. c. 1, s. 82-83.
102. Kastalânî, Mevâhibü'l-ledünniye, c. 1, s. 397.
103. Râgıb, Müfredat, s. 256.
104. Râgıb, s. 38.
105. Kastalânî, c. 1, s. 397.
106. Alâüddin Ali, Ahlâk-i Alâî. c. 1, s. 60.
107. Aâüddin Ali, c. 1. S. 53.
108. Alâüddin Ali, c. 1, s. 60-61.
109. Kadı Iyaz, Şifâ, c. 1, s. 83.
110. İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 2, s. 43.
111. İbn Sa’d, Tabakât, c. 1, s. 367.
112. İbn Sa'd, c. 1, s. 373.
113. İbn Sa'd, c. 1, s. 368-369, Ahmed. c.1 , s. 288, Buhârî, c. 6, s. 101, Müslim, c. 4, s. 1803, Tirmizî, Şemail, s. 60.
114. Kastalânî, Mevâhib, c. 1 , s. 398.
115. Ahmed, c. 2, s. 234, Buhârî, c. 1 , s. 26, Müslim, c. 2, s. 719.
116. Ahmed, c. 1 , s. 4, Buhârî, c. 4, s. 210, Müslim, c. 3, s. 1380, Ebu Dâvud, c. 3, s. 143.
117. Ahmed, Müsned, c. 5, s. 149.
118. Ahmed, c. 5, s. 152.
119. Buharî, c. 3, s. 82.
120. Ahmed, c. 5, s. 15, Buhârî, c. 3, s. 82.
121. Ahmed, c. 5, s. 152.
122. Ahmed, c. 5, s. 152, Buhârî, c. 3, s. 82.
123. Ahmed, c. 5, s. 152.
124. Ahmed, c. 5, s. 152, Buhârî, c. 3, s. 82.
125. Buhârî. c. 3. s. 82.